2 Aralık 2024 Pazartesi

Robotik Cerrahi ile kalp hastaları daha hızlı iyileşiyor…

Son yıllarda teknolojinin de gelişmesi ile kalp ameliyatlarında uygulanan Robotik Kalp Cerrahisi, çok başarılı sonuçlar veriyor. Yaş sınırı olmaksınız tüm uygun hastalarda uygulanabilen yöntemle, hastalar sosyal yaşamlarına çok hızlı bir şekilde dönüş sağlayabiliyor.
Robotik Kalp Cerrahisinin inceliklerini anlatan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, ”Robotik kalp cerrahisi, robotik enstrümanların cerrah tarafından kontrol edilerek yapılan kalp cerrahisi yöntemidir. Buradaki esas mesele kalbe insan elinin veya enstrümanların girmediği, yalnızca küçük deliklerden robot kollarının girdiği ve bu kolların da cerrah tarafından kontrol edildiği, bu şekilde de ameliyatın yapıldığı bir yöntemdir. Robotu cerrah çeşitli kollar aracılığıyla yönlendirir. Böylece robot kalbin içerisinde yerleştirildiği bölgede, hangi ameliyatın yapılması gerekiyorsa (kapak, kalpteki deliklerin kapatılması, damarların hazırlanması) o işlemi yerine getirir. Robot kolları buna göre uygun şekilde cerrah tarafından yönlendirilerek işlem yapılır. Bu ameliyatın bize getirisi; küçük kesilerden büyük ameliyatların yapılmasıdır. Dolayısıyla kan kaybının, cilt deformasyonunun azaltılması ve hastanın ameliyat sonrası solunum fonksiyonlarının ve yaşam konforunun yükseltilmesi sağlanmaktadır. Bu hedefler doğrultusunda robotik kalp cerrahisi efektif bir şekilde kullanılabilir ve hastalar bu işlemlerden sonra başarılı sonuçlarla normal hayatlarına etkili ve hızlı bir şekilde dönebilir.” dedi. Robotik kalp cerrahisi sonrası sosyal yaşama dönüş hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Robotik Kalp Cerrahisinin avantajlarına değinen Prof. Dr. Ünal Aydın, “Robotik Kalp Cerrahisinde kesiler küçük olduğu için ve ana göğüs kemiği kesilmediği için, hastalar normal vücut fonksiyonlarını rahatlıkla yerlerine getirebilmektedirler. Dönme hareketi, ayağa kalkma, yürüme, yatak içerisinde sağa sola dönme, araç kullanma, ayakkabı bağlama gibi faaliyetlerini rahatlıkla yerine getirebilmektedirler. Hatta hastalar yük taşıma konusunda da bir sıkıntı yaşamazlar. Öte yandan hastaların performansları kısa zamanda yerine gelebilmektedir. Bu ameliyatlarda sadece kesilerin küçük olması değil, aynı zamanda küçük kesilerden ötürü kan kaybının az olması, kemik kesisinin olmaması itibariyle de göğüs stabilitesinin, göğüs anatomik pozisyonunun korunmasının çok olumlu etkisi vardır. Dolayısıyla hastalar hem kozmetik açıdan daha verimli bir ameliyat süreci geçiriyorlar hem de performans anlamında yine yüksek kapasiteyle ameliyatı bitirip normal hayatlarına dönebiliyorlar.” şeklinde konuştu. Robotik kalp cerrahisi hangi ameliyatlarda kullanılabilir? Prof. Dr. Ünal Aydın Robotik Kalp Cerrahisi ile ilgili verdiği bilgilere şu sözlerle devam etti. “Robotik yöntemle tüm kapak operasyonları yapılabilir. Kapakların değişimi, kapakların tamiri rahatlıkla yapılabilir ve efektif bir şekilde bu işlemler gerçekleştirilebilir. Bypass ameliyatlarında damarların hazırlanması, gerektiğinde damarların birbirlerine anastomoz edilmesi ve tüm bypass işlemleri gerektiğinde robotla yapılabilir. Kalpteki doğumsal deliklerin kapatılması, aynı zamanda anormal damar yerleşimlerinin bir kısmının yine robotla yapılabilmektedir. Bunun dışında kalp içerisinde yerleşmiş kitleler olduğunda bu kitlelerin çıkarımı da yine robotla etkili bir şekilde yapılabilmektedir. Bu operasyonlar bize geniş bir operasyon spektrumu sunmaktadır. Dediğim gibi, bu spektrum içerisinde de cerrahi ekibin tecrübesi, teknolojik donanım ve hastanın anatomik ve hemodinamik uygunlukları itibariyle değerlendirmeler yapılır. Dolayısıyla uygun hastada işlemler başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Robotik Kalp Ameliyatlarında ameliyat süresi nedir? Ameliyat süresi aslında standart ameliyat süresi kadardır. Yani ortalama bir ameliyat, anestezi hastayı teslim ettikten sonra sürdüğü gibi, 3 - 4 saat gibi bir sürede bitirilmektedir. Ama çoklu operasyonlar olabilir. Bu çoklu operasyonlarda da süre artabilir. Ama standart ameliyat süresini yine de aşmamaktadır. Fast track protokol yani hastayı hızlı uyandırma ve aktive etme yöntemi de uygulanabilir. Bu yöntem yüksek performanslı hastada başarılı bir ameliyatı takiben ameliyathaneden hiç çıkmadan solunum cihazından ayrılmakta, uyandırılmaktadır. Takiben yoğun bakıma uyanık olarak alınmakta ve 2 – 3’üncü saatte de yürütülmektedir. Dolayısıyla ilk 24 saati beklemeden hasta 5 - 6 saat içerisinde ayakta olabilmektedir. Bu fast track protokolünün uygulanması için hem anestezi doktorunun ve anestezi ekibinin hem de cerrahi ekibinin işbirliği halinde olması gerekmektedir. Bu yöntemle hasta 5 - 6 saat içerisinde yürür hale gelmektedir. Bu protokolün uygulandığı hastalar 2 - 3 gün içerisinde taburcu olma seviyesine gelebilir. Ancak normal konvensiyonel yöntemle ameliyatın birinci günü uyanmış, yine faaliyetleri - fonksiyonları hızlı bir şekilde fizyoterapi aracılığıyla yerine getirilmişse, hasta dördüncü günde de taburcu olabilir. Robotik Kalp Cerrahisi ileri yaş hastalara da uygulanabilir. Bu konuda insanın ilk aklına gelen, “Acaba yaş bir sınır mıdır?” sorusu oluyor. İleri yaşlı hastalarda yapılır mı, yapılmaz mı konusunu merak ediyorlar. Robotik Kalp Cerrahisinde yaş bir sınır değildir. Hatta bizim 15 - 14 yaşında hastalarımız olduğu gibi 70 - 80 yaşında hastalarımız da oluyor. Yaş bir sınır değildir. Ama sınır olan bazı şeyler vardır. Eğer doğumsal anomalilerle karşılaşmışsak, anatomik olarak bu anomaliler bizim kollarımızı oraya yerleştirmemize engel oluyorsa ya da ameliyata hiç başlamadan tomografiyle ya da direkt bakış açısıyla ciddi yapışıklıklar görmüşsek, akciğerlerle ilgili problemler görmüşsek, robotik kolları yerleştirmesine göğüs boşluğu izin vermiyorsa bu koşullarda robotik cerrahi yapılmayabilir. Hasta sadece bir ya da iki konu üzerinden değil, bütün olarak değerlendirilir. Robotik kalp cerrahisi ile ilgili parametreler açısından süzgeçten geçirilir ve bu konuda karar verilir. Ama ön yargı olarak yaşın olması, çeşitli kronik hastalıkların olması herhangi bir şekilde robotik kalp cerrahisi için engel değildir. Cerrahi ekip hastayı çok yönlü değerlendirir ve de ona göre kararını verir.

27 Kasım 2024 Çarşamba

Kış aylarında Bronşektazi hastaları daha dikkatli olmalı!

Tekrarlayan soğuk algınlığı, iltihaplı, kanlı ve kötü kokulu balgam, nefes darlığı, çomaklaşmış parmaklar Bronşektazinin başlıca belirtileridir. Uzmanlar kış aylarında Bronşektazi hastalarını daha dikkatli olunması konusunda uyarıyor. Peki hangi önlemleri almak gerekir, koruyucu tedbirler neler? Prof. Dr. Özkan Demirhan anlattı.
Bronşektazinin oluşum nedenlerini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hava yollarımızın (akciğerlerimize doğru ağaç dalları gibi dallanan solunum sistemimizin) hasar görmesi ve genişlemesi ile oluşan akciğer rahatsızlığıdır. Hasarlı hava yolları, akciğerlerde biriken sekresyonu (mukusu) temizleyemez. Bu durumda bakteriler ve virüs gibi enfeksiyon ajanları bu sekresyonun içinde çoğalır ve akciğerlerimizde daha fazla iltihaplanmaya ve hasara neden olur. İşte bu durumda akciğer içinde genişleyen ve hasar gören yapıya Bronşektazi denir. Bronşektazi, hava yolu hasarının iki aşaması nedeniyle oluşur. İlk aşamada hasar veya instrüksiyon, akciğerleri etkileyen bir enfeksiyon, inflamatuar bozukluk veya başka bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Bronşektazili hastaların yaklaşık yüzde 40’ı kadarında ilk nedeni bilmez. Bu inflamasyonu takiben, akciğerlerimize daha fazla hasar veren iltihaplanma ve tekrarlayan enfeksiyonlar geçirme olasılığımız artar ve bundan sonra akciğerimizde bir kısır döngü oluşur.” Dedi. Bronşektazinin belirtileri nelerdir? Bronşektazinin belirtilerini sıralayan Demirhan, “Bol miktarda balgam çıkarma ve iltihaplı (İrinli) öksürük. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve soğuk algınlığı. Kötü kokulu balgam. Nefes darlığı (dispne). Hırıltı – Kanlı balgam (hemoptizi). Tırnakları kıvrık şişmiş parmak uçları (çomaklaşması). Belirtilerin o kadar kötü olmadığı zaman dilimleri olabilir ve ardından belirtiler kötüleştiği için bir alevlenme yaşayabilir hastalar. Alevlenme belirtileri ise şunlardır: Aşırı yorgunluk (bitkinlik). Ateş, titreme. Artan nefes darlığı. Gece terlemeleri. Küçük çocuklarda gelişme geriliği gibi belilerdir. Bronşektazinin ilk hasarını başlatan bazı özel nedenler şunlardır: Kistik fibrozis (ABD’de ve batı ülkelerinde en sık neden). Mikobakteriyel enfeksiyonlar, MAC enfeksiyonları veya tüberküloz (TB) gibi (Dünya çapında en sık neden). Romatoid artrit (RA), inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD), lupus (SLE) ve Sjögren sendromu gibi otoimmün veya inflamatuar bozukluklar. Hava yollarını tıkayan ve mukus temizliğini engelleyen yabancı cisimler, tümörler veya lenf düğümleri. Bağışıklığı azaltan ve enfeksiyon riskini artıran durumlar (HIV ve hipogamaglobulinemi gibi). Primer siliyer diskinezi. Organ nakli. Nakil ilaçları bağışıklığı azaltır ve enfeksiyon ve bronşektazi riskini artırabilir. Alerjik bronkopulmoner aspergilloz (ABPA), bir mantar türüne karşı alerji. Radyasyondan kaynaklanan fibrozis (veya skar dokusu). Alfa-1 antitripsin eksikliği gibi nedenlerdir.” şeklinde konuştu. Kış aylarında risk artar! Bronşektazi hastalarının kış aylarında daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hastaları için kış ayları daha dikkatli olunması gereken aylardır. Bu aylarda enfeksiyon riski artar ve soğuk hava solunum yollarını daha fazla etkileyebilir. Kış aylarında grip, nezle gibi viral enfeksiyonlar yaygınlaşır. Bronşektazi hastalarının akciğerlerinde mukus birikimi olduğundan, bu enfeksiyonlar daha kolay gelişebilir ve hastalık ilerleyebilir. Enfeksiyonlar, hastalığın alevlenmesine neden olabilir ve akciğer fonksiyonlarını daha da zayıflatabilir. Soğuk hava solunum yollarını daraltarak bronşlarda spazmlara neden olabilir. Bu da nefes darlığını artırabilir ve hastalığın kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, soğuk havanın neden olduğu kuruluk, mukusun daha yapışkan hale gelmesine yol açabilir, bu da balgamın atılmasını zorlaştırır. Bronşektazi hastalarının bağışıklık sistemi genellikle daha hassastır. Kış aylarında bu sistemin enfeksiyonlara karşı direnci azalabilir. Kış aylarında daha fazla kapalı ortamlarda bulunmak, virüs ve bakterilere maruz kalma riskini artırır.” şeklinde konuştu. Bol sıvı tüketin, soğuk havadan korunun, solunum egzersizi yapın… Soğuk havalarda bronşektazi hastalarının alması gereken önlemleri sıralayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, sözlerine şöyle devam etti. Koruyucu tedbirler alın Öncelikle doğumdan itibaren aşılar düzenli ve zamanında yapılmalıdır. (Boğmaca, kızamık gibi önlenebilir hastalıklar için ). Erişkin yaşlarında ise pnömokok ve grip aşılarımızı düzenli yaptırmalıyız. Düzenli check-up yaptırmalıyız. Düzenli egzersiz yapmalıyız ve sağlıklı beslenmeliyiz. Sigara dumanı, buhar, duman ve gazlar gibi akciğerlerinize zarar verebilecek şeylerden uzak durmalıyız. Bulunduğunuz ortamı nemlendirin. Evde bir nemlendirici kullanarak hava kuruluğunu önleyebilirsiniz. Solunum egzersizleri yapın. Solunum fizyoterapisi, balgamın daha kolay atılmasını sağlar. Günlük nefes açıcı egzersizler yapılabilir. Bol sıvı tüketin. Mukusun incelmesine yardımcı olmak için bol miktarda su içmek önemlidir. Soğuktan korunun. Dışarı çıkarken atkı ve maske gibi koruyucu kıyafetler kullanın. Ani sıcaklık değişimlerinden kaçının. Düzenli kontrolleri ihmal etmeyin. Düzenli kontrolleri aksatmayın ve alevlenme belirtilerinde hemen sağlık uzmanına başvurun. Bronşektazi nasıl tedavi edilir? “Bronşektazi maalesef tamamen tedavi edilemez, ancak semptomları tedavi edebilirsiniz. Tedavide temel prensip bronşektazide oluşan sekresyonları yani mukusu temizleyerek enfeksiyonları tedavi etmektir. Hastalığın ciddiyetine bağlı olarak, medikal yani ilaç tedavisi veya akciğer refabilitasyonuna yönelik fizik tedavi önerebilir. Ayrıca sekresyonlarda kurtulmanıza yardımcı olan tıbbi cihazlar da kullanılır. Bronşektazi altta yatan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, bu durumu tedavi etmek semptomların düzelmesine yardımcı olabilir. Lokal yani yaygın olmayan bir bronşektazi alanı varsa cerrahi kesin çözümdür. Özellikle minimal invazif cerrahi (VATS veya Robotik cerrahi) hastalara uygulamaktayız.”

17 Ekim 2024 Perşembe

Lipödem nedir? Tedavisi var mı? Lipödem için önlem almak mümkün mü?

Hayati bir tehdit oluşturmuyor ancak görüntüsü itibari ile hastaları estetik olarak son derece rahatsız ediyor. Özellikle kadınlarda ergenlik, hamilelik veya menopozda alevleniyor. Vücuttaki yağ dokusunun anormal şekilde birikmesiyle oluşan kronik bir rahatsızlık olan lipödem, tedavi edilmezse ileri yaşlarda yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor. Lipödemle alakalı en çok sorulan soruların cevaplarını Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Uğur Cangel yanıtladı.
Lipödemin hem kadınlarda hem erkeklerde görülebildiğini ancak kadınlarda oranın çok daha yüksek olduğunu belirten Dr. Uğur Cangel, “Lipödem, genellikle kadınları etkileyen ve vücuttaki yağ dokusunun anormal bir şekilde birikmesiyle karakterize olan kronik bir rahatsızlıktır. Özellikle bacaklar, kalçalar ve bazen kollar gibi alt ekstremitelerde simetrik yağlanma olur, ancak ayaklar genellikle etkilenmez. Bu durum genellikle ergenlik, hamilelik veya menopoz gibi hormonal değişiklikler sırasında ortaya çıkar veya kötüleşir.” dedi. İki bacakta şişlik, ağrı ve morarma oluşur. Lipödemde meydana gelen belirtileri sıralayan Dr. Uğur Cangel, “Belirtileri birkaç başlık altında inceleyebiliriz. Simetrik yağ birikimi dediğimiz durumda, genellikle her iki bacakta eşit yağ birikimi görülür. Ayrıca etkilenen bölgelerde ağrı, hassasiyet ve basınca duyarlılık oluşabilir. Ödem yine belirgin belirtiler atasında yer almaktadır. Ayakta uzun süre kalındığında şişlik artabilir, ancak bu genellikle gece boyunca azalır. Aynı zamanda kolay morarma da lipödemin belirtilerinden biridir. Cilt altındaki dokularda artan damar kırılganlığı nedeniyle kolayca morarma görülebilir. Lipödemin bir diğer belirtisi de cilt değişiklikleridir. Cilt dokusu normalden daha yumuşak olabilir ve portakal kabuğu görünümü olabilir.” şeklinde konuştu. Lipödem ile obezite arasındaki fark… Lipödemin tanı yöntemlerine, alınabilecek önlemlere ve uygulanan güncel tedavilere yönelik bilgi veren Dr. Uğur Cangel sözlerine şöyle devam etti. Lipödemin tanısı, genellikle hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve fiziksel muayene ile konulur. Ultrasonografi gibi görüntüleme teknikleri, lipödemi diğer rahatsızlıklardan ayırmaya yardımcı olabilir. Lipid testleri ve biyopsi gibi ek testler de nadiren kullanılabilir. Aile öyküsü varsa, diğer bireylerde de görülebilir. Lipödemin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlığın önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ailede lipödem öyküsü olan bireylerde bu rahatsızlığın ortaya çıkma riski daha yüksek olabilir. Diğer hastalıklardan ayıran özellikleri nelerdir? Obezite: Lipödemde yağ dağılımı asimetrik değildir, bacaklar orantısız şekilde daha kalın olabilir. Obezitede ise genel bir kilo artışı ve yağ birikimi söz konusudur. Lenfödem: Lipödemde şişlik ayakları genellikle etkilemez, ancak lenfödemde ayak ve parmaklar da etkilenebilir. İlerleyen yaşlarda sağlık sorunlarına neden olabilir. Lipödem yaşamı tehdit eden bir durum olmasa da, ilerlediğinde yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir ve hareket kısıtlılığına, depresyona ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilir. Tedavi Edilmezse Ne Olur? Tedavi edilmezse lipödem ilerleyebilir, lenfödem gelişme riski artar, hareket kabiliyeti azalabilir ve ağrılar daha da kötüleşebilir. Bu durum ayrıca psikolojik stres ve özgüven kaybına yol açabilir. Önlem Almak Mümkün mü? Kesin bir önleme yöntemi olmasa da, dengeli beslenme, düzenli egzersiz ve sağlıklı yaşam tarzı ile semptomlar hafifletilebilir. Lipödemin erken dönemde tanınması, ilerlemesini yavaşlatabilir. Lipödemin Tedavisi Lipödemin yönetimi ve tedavisi kişiye özel olarak planlanmalıdır ve uzman bir sağlık profesyonelinin rehberliğinde olmalıdır. Lipödemde kişiye özel birkaç farklı tedavi yöntemi uygulanabilmektedir. Bunlardan bir tanesi kompresyon giysileridir. Bu giysiler şişliği azaltmaya yardımcı olur. Bir diğer tedavi yöntemi de manuel lenf drenajı yöntemidir. Bu yöntem lenf akışını artırarak ödemi azaltır. Liposuction da plastik cerrahlar tarafından uygulanabilen bir diğer tedavi yöntemidir. Bu yöntem ile yağ birikimini azaltmak amaçlanır. Ayrıca fiziksel terapi ve egzersiz de hareket kabiliyetini korumaya ve ağrıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.

21 Eylül 2024 Cumartesi

Her iki kalp kapağını da Mitraclip ve Triclip yöntemleri ile aynı seansta tamir ettiler…

Kalp kapak hastaları nefes almakta zorluk, halsizlik ve yürüme güçlüğü gibi yaşam kalitesinin düşüren pek çok komplikasyon ile karşı karşıya kalıyor. Son dönemde uygulanan girişimsel yöntemler ise ameliyat şansı bulunmayan hastalara umut oluyor.
İstanbul’da yaşayan 64 yaşındaki Alim Çelikcan da o hastalardan biri. Hem mitral kapağında hem de triküspit kapağında ileri derecede kaçak olan hastanın, nefes darlığı ve halsizlik şikayetlerinden dolayı yaşam kalitesi oldukça düşmüştü. Mitraclip ve Triclip yöntemlerinde proktorluk seviyesinde olan ve gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında pek çok ülkede kazandığı vaka tecrübeleri ile tanınan Kardiyoloji uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş’e başvuran Alim Çelikcan, Antalya’da yapılan başarılı bir işlemin ardından mutlu bir şekilde taburcu oldu. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kalp kapak hastalıklarının tedavisinde ameliyatsız yöntemlerin tercih edildiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, “Ameliyatsız yöntemler, özellikle nefes almakta zorlanan hastaların nefesinin düzelmesini sağladığı gibi hareketlerinin de rahatlamasına yardımcı olur. Yöntem ayrıca uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek çok önemli bir yaklaşım haline geldi" dedi. Çelikcan’ın hem triküspit kapağında hem de mitral kapağında sorun olduğu için aynı seansta iki kapağa da müdahale ederek tamir ettiklerini ifade eden Dr. Ateş, “Mandallama yöntemi dediğimiz Mitraclip ve Triclip yöntemleri ile her iki kapağı da aynı seansta tamir ettik. İşlemden sonra hastanın nefes ve hareket kapasitesi önemli ölçüde arttı. Ertesi gün yaptığımız kontrollerde her şeyin normal olduğunu görünce hastamızı gönül rahatlığı ile taburcu ettik.” İfadelerini kullandı. “Bir günde hayatım değişti.” Hasta Alim Çelikcan da, “Bir günde hayatım değişti. Bir gün önce nefes alamıyordum, gözümü dahi açamıyordum. İstanbul’dan Antalya’ya zor geldim ama şimdi rahat nefes alıyorum, ayağa kalktım, yürümeye başladım. Bu benim için inanılmaz bir olay.” Dedi. Mitraclip ve Triclip Yöntemleri nedir? Nasıl Uygulanır? Mitraclip Metodu anjiyo yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor. TriClip tedavisi mitral kapak yerine triküspid kapak dediğimiz kapağa MitraClip tedavisine benzer şekilde klips yerleştirilmesi ( mandallama) prensibine dayanan bir tedavi yöntemidir. MitraClip tedavisinde olduğu gibi benzer hazırlıklar yapıldıktan sonra üç yaprakçığı bulunan triküspid kapağın uygun yaprakçıklarının klips ile birleştirilmesi ve kapak kaçağının azaltılması temel tedavi hedefidir. Bu yöntemde de hasta kısa sürede iyileşip günlük yaşamına çok daha enerjik ve sağlıklı bir biçimde dönebilmektedir.

28 Ağustos 2024 Çarşamba

Selen Görgüzel’in kızının rahatsızlığı olan Pnömomediastinum nedir? Nasıl belirti verir? Risk faktörleri nelerdir?

Ünlü şarkıcı Selen Görgüzel’in kızı İlknaz Bektaş, elektronik sigara yüzünden ölümden döndü. Göğüste hava kaçağı bulunması durumu olan ve tıp dili ile Pnömomediastinum denilen rahatsızlık nedir? Belirtileri nelerdir? Kimlerde görülür? Risk faktörleri nelerdir? Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan anlattı.
Pnömomediastinum, mediastende (göğüs kafesinin ortasında yer alan ve kalp, büyük damarlar, trakea gibi hayati organları içeren bölge) hava bulunması durumudur. Bu durum, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı ve bazen boyunda veya yüzde şişlik gibi belirtilerle kendini gösterir. Pnömomediastinum, kendiliğinden gelişebileceği gibi travma, cerrahi müdahale, akciğer hastalıkları ve enfeksiyonları ( özellikle son dönemde Covid’de sık rastladık ) nedeniyle oluşabilir. Tedavi genellikle altta yatan nedene bağlı olarak yapılır. Çoğunlukla kendiliğinden düzelir. Ancak, altta yatan ciddi bir neden varsa cerrahi müdahaleye kadar gidilebilir. Ne gibi belirtiler verir? Küçük boyuttaki Pnömomediastinum herhangi bir belirti vermeyebilir ancak hava miktarı fazla olunca hastalarda şu şikayetler olabilir; Göğüs Ağrısı: Genellikle keskin ve baskı tarzında olabilir. Ağrı boyna veya omuzlara yayılabilir. Nefes Darlığı: Havanın mediastinuma kaçması, solunum yollarına baskı yaparak nefes almada zorluk yaratabilir. Öksürük: Ani, kuru ve rahatsız edici bir öksürük görülebilir. Boyun ve Yüzde Şişlik: Boyun ve yüz bölgesinde şişlik ve cilt altında hava birikmesi (subkutan amfizem) hissedilebilir hasta boynuna hafif bastırma ile çıtırtı hissedebilir. Yutkunma Zorluğu: Özellikle yemek yerken veya su içerken yutma güçlüğü yaşanabilir. Ses Kısıklığı: Hava birikmesi ses teli sinirine baskı yapabilir ve ses değişikliklerine yol açabilir. Kalp çevresinde ileri boyutta hava bulunması durumunda düzensiz kalp atışları ve çarpıntı hissedilebilir. Teşhis nasıl konur? Burada önemli olan hastanın klinik durumudur hafif belirtilerden göğüs ağrısı, nefes darlığı, boyunda şişlik ve cilt altı amfizemi (hava birikimi) gibi ciddi belirtilerle de başvurabilir. Fizik muayene sırasında doktor, boyun ve göğüs bölgesinde cilt altında hava birikimini hissedebilir. Yani ilk önce anamnez ve fizik muayene ile tanıya gidilir. Daha sonra radyolojik tetkikler, akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi ile teşhis kesinleştirilir. Özelikle BT’de havanın yerleşim yeri, boyutu, komşu organlara ne derece bası yapıyor onu tespit ederiz. Bazen radyolojik olarak yemek borusunun aşırı kusmaya bağlı hasar görmesi nedeniyle Özofagus yırtığının tespiti için özofagografi gerekebilir. Kan testleri tanıda önemli rol oynamaz, ancak enfeksiyon veya başka bir altta yatan durumun değerlendirilmesi için gerekebilir. Bazen İnvazif olmayan tanı yöntemlerinden Bronkoskopi ve endoskopi yapılabilir. Burada amaç mediastendeki hava kaçağının kaynağını araştırmaktır. Kimler risk altındadır? Pnömomediastinum riski taşıyan kişiler, belirli durumlar veya tıbbi sorunlar nedeniyle bu durumu geliştirme olasılığı daha yüksek olan bireylerdir. Risk taşıyan gruplar ve faktörler şunlardır: Özellikle tütün ve tünün ürünü kullanımı veya son yıllarda kullanılan elektronik sigara kullanıcıları risk taşımaktadır. Çünkü sigara ve diğer tütün ürünleri kronik bronşit ve amfizeme zemin hazırlamaktadır. Genç, uzun boylu, astenik tip erkeklerde daha sık görülür. Bu durum, özellikle sağlıklı gençlerde görülen spontan (kendiliğinden gelişen) pnömomediastinum şeklinde ortaya çıkabilir. Şiddetli öksürük veya diğer solunum yolu enfeksiyonları, akciğerlerde basınç artışına ve sonuç olarak pnömomediastinum gelişimine yol açabilir. Astım krizleri sırasında aşırı zorlanma, akciğerlerdeki hava yollarında basınç artışına ve dolayısıyla pnömomediastinuma neden olabilir. Derin dalış yapan dalgıçlar veya hızlı irtifa değişikliklerine maruz kalan kişiler (örneğin, uçakla seyahat ederken) pnömomediastinum riski taşır. Göğüs travması (örneğin, kazalar, spor yaralanmaları) pnömomediastinum riskini artırabilir. Bu travmalar doğrudan göğse veya boyuna uygulanan baskıyı içerebilir. Şiddetli kusma, ağır kaldırma, aşırı zorlanma veya doğum sırasında ıkınma gibi durumlar, mediastinal bölgedeki basıncın artmasına ve pnömomediastinum oluşumuna yol açabilir. Özellikle kokain gibi bazı uyuşturucular, akciğerlerde ani basınç değişikliklerine yol açarak pnömomediastinum riskini artırabilir. Bu risk faktörleri, pnömomediastinum gelişme olasılığını artırabilir, ancak her durumda pnömomediastinum ortaya çıkmayabilir. Özellikle tekrarlayan pnömomediastinum vakalarında altta yatan bir sağlık sorununun olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Pnömomediastinum’da tedavi nasıl planlanır? Tedavi planı nedene yönelik yapılır ancak çoğunlukla medikal tedavi yeterli olmaktadır. Hafif ve asemptomatik vakalarda genellikle sadece izlem yeterlidir. Oksijen tedavisi uygulanabilir, bu tedavi, havanın emilimini hızlandırmaya yardımcı olabilir. Hastaya istirahat etmesi ve aşırı efor gerektiren hareketlerden kaçınılması önerilir. Pnömomediastinumun nedeni belirlenmişse, bu nedenin tedavisi önceliklidir. Örneğin, bir solunum yolu enfeksiyonu veya bunların arasında son yıllarda covid ilk sırayı almıştır, tabi diğer enfeksiyonlarda da risk vardır. Astım krizi veya travma pnömomediastinuma neden olmuşsa, bu durumların tedavisi yapılmalıdır. Göğüs ağrısı ve rahatsızlığı olan hastalar için ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Öksürük kesici ve kabızlığı engelleyici tedavi vermekteyiz. Bu hastalarda ameliyat söz konusu oluyor mu? Nadir durumlarda, ciddi vakalarda ya da pnömomediastinumun hızlı bir şekilde kötüleştiği durumlarda cerrahi drenaj veya diğer müdahaleler gerekebilir. Ancak bu durumlar oldukça nadirdir. Hangi durumlarda hastaneye yatış öneriyorsunuz? Semptomları ciddi olan veya durumun hızlı bir şekilde kötüleştiği hastalar hastaneye yatırıyoruz. Yakın izlem altında tutulmaları gerekebilir. Çoğu durumda pnömomediastinum kendiliğinden iyileşir ve tedavi gerektirmez. Ancak altta yatan ciddi bir durumun varlığı ihtimali göz önünde bulundurulmalı ve uygun değerlendirme yapılmalıdır.

23 Ağustos 2024 Cuma

Rus hasta, mitral kapağına yapılan ameliyatsız müdahale ile yeniden nefes aldı…

Yurt dışında yapılacak bir şey yok denilen hasta, Antalya’da şifa buldu. Kalp yetmezliği nedeni ile nefes almakta zorlanan ve adım dahi atamayan hasta, Doç. Dr. İsmail Ateş ve ekibinin gerçekleştirdiği ameliyatsız yöntemle ertesi gün ayağa kalkmayı başardı.
Geçtiğimiz günlerde ciddi kalp yetmezliği ve mitral yetmezliği şikayetleri ile Rusya’dan Türkiye’ye tedavi için gelen 63 yaşındaki İbragim Magomedoviç, Antalya’da yapılan girişimsel tedavinin ardından ülkesine mutlu döndü. Yurt dışında ‘yapacak bir şey yok’ denilen hastanın, dünya ile birlikte Türkiye’de de eşzamanlı olarak kullanılan mitral kapak yetmezliğinde Ameliyatsız tedavi imkanı sağlayan Mitraclip Yöntemi ile mitral kapağı tedavi edildi. Aynı seansta üç kablolu kalp pili de takılan hasta, işlemden bir gün sonra taburcu oldu. Antalya’da üç gün tatil yaptıktan sonra ülkesine dönen Magomedoviç, “Tam ümidimi kaybetmişken Türkiye’de Türk doktorların girişimi ile yeniden nefes almaya başladım. Ben burada yeniden doğdum, en kısa zamanda Türkiye’ye tekrar geleceğim. Doç. Dr. İsmail Ateş ve ekibine teşekkür ediyorum. Türk doktorlara biz de çok güveniyoruz.” Dedi. Hastanın durumunu değerlendiren ve yapılan işlemlere dair bilgi veren Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, “Hasta bize geldiğinde durumu gerçekten çok kötüydü. Ülkesinde yapılacak bir şey yok denilmiş ve sadece ilaç tedavisi önerilmiş. İleri derecede kalp yetmezliği ve mitral yetmezlik nedeni ile nefes alamıyor, hareket dahi etmekte güçlük çekiyordu. Bu hastalarda çoğu zaman ameliyat riski bulunduğu için çaresiz kalabiliyorlar. Biz hastayı tetkik ettikten sonra girişimsel olarak uyguladığımız mitral kapak tamirinde kullandığımız bir halk dilinde mandallama yöntemi değimiz mitraclip yöntemini kullandık hastamıza. Mitraclip metodu anjiyo yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor. Bu işlemle birlikte hastamıza aynı seansta üç kablolu kalp pili taktık. Ertesi gün de taburcu ettik. Üç gün Antalya’da dinlenen ve tatil yapan hastamızın son kontrollerinden sonra her şeyin yolunda olduğunu gördük ve ülkesine gönderdik. “ dedi.

5 Ağustos 2024 Pazartesi

Azerbaycan’dan gelen kalp kapak hastaları Antalya’da şifa buldu…

Ameliyat riski bulunan kalp kapak hastaları için ameliyatsız tedavi imkanı sağlayan Mitraclip Yöntemi, bu sefer Azerbaycan’dan gelen hastalara umut oldu. Azeri doktorlar Prof. Dr. Uzeyir Rahimov ve Prof. Dr. Farid Aliyev, ileri kalp yetmezliği bulunan iki hastasını alarak tedavileri için Türkiye’ye geldi. Mitraclip işlemlerinde Türkiye’de ve dünyanın pek çok ülkesinde proktorluk görevi bulunan Doç. Dr. İsmail Ateş ve ekibi önderliğinde Antalya’da özel bir hastanede gerçekleşen girişimsel işlemler ile Azeri hastalar sağlığına kavuştu.
Dr. Uzeyir Rahimov, “İşlemin hemen ardından hastalardaki farkı gözlemledim.” Henüz Azerbaycan’da uygulanmayan yöntemin etkilerini bildiğini bu yüzden de hastalarını Türkiye’ye getirerek tedavi olmalarına sağladığını ifade eden Kardiyolog Prof. Dr. Uzeyir Rahimov, “Dr. İsmail Ateş Mitraclip yöntemini Türkiye’de en fazla uygulayan hekim. Dünyanın birçok ülkesine de proktor olarak gidiyor. Yöntem henüz Azerbaycan’a gelmediği için biz hastalarımızı alıp Türkiye’ye geldik. Durumu çok ağır olan iki kalp yetmezliği hastamız vardı. Sürekli hastanede yatmak zorunda olan, nefes almakta zorlanan. Hastalarımızdan birinin böbrek değerleri de kalp yetmezliğinden ötürü çok ciddi düzeydeydi. Antalya’da Dr. İsmail Ateş önderliğinde bu iki hastamıza girişimsel olarak uygunalan bu işlemin hemen ardından, hastalardaki değişikliği hem biz hekimleri gözlemledik hem de kendileri bunu dile getirdiler. Böbrek fonksiyonları çok bozuk olan hastamız, kalp kapağındaki kaçak giderilince böbrek fonksiyonları da hemen düzelme gösterdi. Bu hastaların hayatının kalitesi değişti ve düzeldi. Bu çok önemli bir şey. Bu işlem henüz Azerbaycan’da uygulanamadığı için biz bundan sonra hastalarımızı Türkiye’ye getirmeye devam edeceğiz. Türk doktorlar ve Azeri doktorlar çok başarılı işler yapıyor. Biz iki ülke hep kardeşiz ve güç birliği yapıyoruz. Tıp alanında bu iki kardeş ülkenin doktorlarının iş birliği, dünyaya örnek olabilir.” Dedi. Kalp kapak hastaları çok ciddi sorunlar yaşıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, kalp kapak hastalarının çoğu zaman ameliyata uygun olmadığını bundan dolayı çok ciddi sağlık sorunları ile yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldıklarını ifade ederek, ”İnvaziv kardiyolojinin her dalı ile uğraşmakla birlikte, özellikle ameliyatsız kalp kapak tamirleri konusunda ciddi gayretlerim var. Ülkemizde de bunun öncülüğünü yapmaktayım. Şimdi özellikle ileri kalp yetmezliği olan ve kalp kapaklarında, mitral kapağında, trirküspit kapağında kaçak olan hastalarda ameliyat riski çok yüksek olduğu için çoğu hasta sadece ilaç tedavisiyle takip edip kendi kaderine bırakılmakta ve herhangi başka bir şey yapılamamaktadır. Dolayısıyla bu hastalar için çok ciddi bir sıkıntı yaşıyor. Sık sık hastaneye yatmak zorunda kalıyor, ciddi nefes darlığı yaşıyor, günlük en basit işlerini bile çoğu zaman göremiyor.” İfadelerini kullandı. 500’e yakın hastanın hayatına dokunduk. Son 10 yıldır geliştirilen girişimsel yöntemler başarılı sonuçlar veriyor. Dr. İsmail Ateş sözlerine şöyle devam etti. “Son 10 yıldır hastaları ameliyatsız olarak Mitraclip veya Triclip yöntemleriyle tedavi edebiliyoruz. Azerbaycanlı meslektaşlarımız da dünya paralelinde tıptaki bu gelişmeleri yakından takip ediyorlar. Daha önce de Türkiye’ye gelip bu konuyla ilgili iki - üç günlük eğitim ve sertifikasyon programından geçmişlerdi bizden. Yöntemler henüz kendi ülkelerinde mevcut olmadığı ve uygulanamadığı için özveri göstererek hastalarıyla birlikte Antalya’ya geldiler. Kısa bir ön değerlendirmeden sonra hastaların bu işlem için uygun olduğunu gördük ve işlemi planladık. İki tane hastamızın Azeri ekiple birlikte başarılı bir şekilde tedavilerini uyguladık. İki gün içine de tekrar ülkelerine gönderdik. Bu vakalarla birlikte Temmuz ayı ile birlikte bu yıl için vaka sayımız 100’e yaklaştı. Toplamda Ortadoğu, Orta Asya, Afrika, Doğu Avrupa ve Türkiye olmak üzere dünyanın farklı yerlerinde 500’e yakın vakanın hayatına dokunmayı başardık. Bu konuda bilinç ve farkındalık arttı.” Şeklinde konuştu.

23 Temmuz 2024 Salı

KADINLARIN CİNSEL ÖZGÜVENİNİ ARTTIRAN YÖNTEM: BARBİE VAJİNA ESTETİĞİ

ABD’de geliştirilen ve Hollywood ünlüleri tarafından akım haline getirilen Barbie vajina estetiği hem dünyada hem de ülkemizde en çok tercih edilen estetik uygulamalar arasında yerini aldı. Çiftler arasındaki cinsel hayatı da oldukça önemli yönde etkileyen yöntem, bazı rahatsızlıkların tedavisinde de olumlu sonuçlar veriyor.
Barbie Vajina Estetiği yaptırmak için dünyanın birçok ülkesinden yabancı hastaların Türkiye’ye geldiğini ifade eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Âzer Aras Uluğ, “Barbie Vajina Estetiği, dünyada en çok merak edilen estetik uygulamaları arasında yer alıyor. Aynı zamanda en çok uygulanan estetik uygulamaları arasında da yerini aldı. Barbie Vajina Estetiği Hollywoodlu ünlüler tarafından başlatıldı daha sonra da Avrupa’ya oradan da ülkemize ulaştı. Bu kombine işlem, ABD’de isim buldu. Kombine ameliyatlar ve ameliyatsız işlemlerin bir arada kullanılması şeklinde uzman jinekologlar tarafından uygulanıyor. Sadece estetik amaçlı değil aynı zamanda rahatsızlıkların tedavi edilmesinde de kullanılıyor. İlave olarak çiftlerin cinsel hayatı üzerinde oldukça olumlu değişimlere destek oluyor. “ dedi. Kombine yapılan bir işlem ve mutlaka işin uzmanları tarafından uygulanmalı! Barbie vajina estetiğinin uygulanmasına ve gelişebilecek olumsuzluklara dair bilgi veren Op. Dr. Âzer Aras Uluğ, “Barbie Vajina Estetiğinde, görünüm birkaç farklı prosedürün kombinasyonundan oluşmaktadır. Labioplasti, klitoris dokularının toparlanması, büyük dudaklara hyalüronik asit veya otolog yağ enjeksiyonlarıyla dolgu gibi uygulamaları da kapsıyor. Barbie Vajina Estetiği kapsamında en sık Labioplasti yöntemi kullanılır. Labioplasti ameliyatı aynı zamanda dudak ameliyatı estetiği olarak da adlandırılıyor. İç dudakların, sarkık, büyük koyu renkli, asimetrik ve kırışık olması durumunda özel mikro cerrahi yöntemlerle küçültülerek, simetrik dış dudakların içinde kalan, ince yapılar haline getirilerek güzel ve estetik bir görünüme kavuşması hedefleniyor. Aynı seansta gerek görülürse klitoris estetiği de uyguluyoruz. Klitoris katlantıları ve klitoris derisi kalın ise labioplasti operasyonuna klitoris estetiğinin de eklenmesi sonucu oldukça pozitif etkilemektedir. Klitoris cerrahisi oldukça dikkatli yapılması gereken hassas bir cerrahi işlemdir. Klitorise giden damar ve sinir yapılara çok dikkat etmek gerekir. Barbie Vajina Estetiğinde amaç, Barbie bebeğe benzemek. İşin alt yapısını incelediğimizde bozulan ve deforme olan vajinanın anatomik ve fonksiyonel olarak eski haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Barbie bebeğin genital sisteminde dış dudaklar daha dolgundur, iç dudaklar ise daha ince ve daha kibardır. İç dudakları tamamen almaya biz çok sıcak bakmıyoruz. Bunun nedenini şu şekilde açıklamayabiliriz. İç dudakları aldığımız zaman vajina açık hale gelecek bu da enfeksiyonlara zemin hazırlayacaktır. Bundan dolayı burada asıl amacımız dışsal olarak daha güzel görünmek ve fonksiyonel anlamda daha işlevsel olarak vajinayı kullanabilmektir. Genital bölgeye hakim ehil ve deneyimli bir cerrahi hekim tarafından yapıldığında cinsel hazda ve doyumda artış da sağlanabilmektedir. Aksi durumda ise geri dönüşü imkansız cinsel his kayıplarının da yaşanabildiğini görüyoruz. Barbie Vajina Estetiği kombine işlemleri arasında; dış dudaklarda içlerinde boşalma ve kırışma varsa bunlara kök hücreden zengin yağ dolgusu, hyalorinik asit dolgusu, kişinin kendi kanından hazırlanan trombositten zengin serum yöntemlerini aynı seansta uygulayabiliyoruz. Ayrıca O- Shot (Orgazm aşısı), hyaloronik asit dolgularla G nokta büyütme gibi orgazmı arttıracak uygulamalar da önermekteyiz hastalarımıza.” Şeklinde bilgi verdi. Op. Dr. Âzer Aras Uluğ sözlerine şöyle devam etti. Ameliyat Süreci Nasıl gerçekleşiyor? Barbie Vajina Estetiği genel veya lokal anestezi altında, ameliyathane ortamında yapılıyor. İşlemi Kadın Doğum Uzmanları uygulamaktadır. Ameliyat süresi ortalama 1 buçuk - 2 saat sürmektedir. Ameliyat sonrası genellikle hastanede yatış gerekmez. İşlem sonrası ciddi bir acı ya da ağrı hissedilmez. Operasyonun ardından birkaç günlük istirahatin ardından kişiler normal yaşantılarına rahatlıkla dönebilirler. Ameliyat sonrası uzun süre ayakta kalınmamalıdır. Hekim tarafından reçete edilen ilaçların düzenli olarak kullanılması gerekir. Barbie vajina estetiği sonrası 1 ay cinsel ilişkiden, ağır sporlardan, sauna, havuz ve denizden uzak durulması gerekir. Kadınlar cinsel anlamda daha özgüvenli oluyor. Kombine bir işlem olan Barbie Vajina Estetiği, genital bölgenin gençleşip güzelleşmesini sağlıyor. Ancak bu kadarla kalmıyor, aynı zamanda cinsel haz ve doyumda da büyük rol oynuyor. Ayrıca dar pantolon, tayt, mayo, bikini giyememe, iç çamaşırından dolgun taşan dokular ve bunların oluşturduğu rahatsızlık hissi, bisiklete – motora binememe, idrar yaparken bacaklarının içlerine doğru işeme, kaşıntı, sık vajinal enfeksiyon, mantar enfeksiyonu ve sık idrar yolu enfeksiyonu geçirme, cinsel ilişkide ağrı, cinsel birleşme sırasında uzun fil gibi kulakların yani labiumlarını tutmak zorunda kalma gibi sorunlar da eşzamanlı olarak çözüm bulmuş oluyor. Kadınlar cinsel anlamda daha özgüvenli oluyor. Barbie Vajina Estetik sonrası, özel bölgeye oldukça genç ve çekici bir görsellik kazandırılıyor. Barbie Vajinal Estetik, sarkan veya düzensiz görünümde olan iç dudakların da estetik bir şekilde kamufle olmasını sağlıyor. Bakireler de yaptırabilir. Barbie Vajina Estetiğinde tedavi protokolü doktorun hastayı muayene etmesinin ardından, belirlenen kriterler dahilinde kişiye özel olarak planlanır. Bakireler de dahil olmak üzere her kadına uygulanabilir.

8 Temmuz 2024 Pazartesi

MERİDYEN TERAPİSİ NEDİR? NASIL UYGULANIR? FAYDALARI NELERDİR?

Son yılların en popüler terapi yöntemlerinden biri olan Meridyen Terapisinin beden, ruh ve zihin sağlığı açısından olumlu etkileri bulunuyor. Forma girmede, kas ve iskelet sistemini güçlendirmede, bağışıklık sisteminin desteklenmesinde katkı sağlayan bu terapi yöntemi ile ilgili tüm merak edilenleri Kafizyo Terapi’den Uzman Eğitmen Nihal Tekin anlattı.
Uzman Eğitmen Nihal Tekin, “Meridyen Terapi, kişinin bedeninde enerji kanallarının uzman tarafından tespit edilerek bu bölgelere özel cihazlar yardımıyla uygulanan masaj yöntemidir. Binlerce yıl öncesinde Çin'de tıbbi bir yöntem olarak uygulanmaya başlayan ve ilaçsız tedaviler kategorisinde yer alan bir uygulama olan meridyen terapi, günümüz teknolojisiyle harmanlanarak insanların yaşadığı birçok hastalığın tedavisine ek olarak yardımcı bir yöntem olarak kullanılabilecek yapıda getirilmiştir. Meridyen terapisi insanlarda görülebilen kas, kemik, iskelet sistemi rahatsızlıkları, iç hastalıklar, psikolojik problemlerinin tedavilerine ek olarak güvenli ve konforlu yardımcı bir terapi yöntemi olarak uygulanıyor. Kişilerin yaşadığı hastalıkların büyük bir bölümü enerji kanallarının tıkanıklığı kaynaklı olduğu için meridyen terapisi ile enerji kanalları dengelenerek rahatsızlıklara hızlı ve ağrısız bir şekilde çözüm bulunması sağlanabiliyor.” Dedi. Beden ve ruh bütünlüğünün sağlanmasına yardımcı olur. Meridyenlerin vücudumuz üzerindeki etkilerine değinen uzman eğitmen, “Meridyen, insan vücudunda dolaşım ve sinir sistemlerinin arasında iletişimi sağlayan kanallara verilen addır. Meridyenler ile insanların beden ve ruh bütünlüğü sağlanmış olur. Kişilerin yaşadığı birçok hastalığın meridyen terapisi ile iyileştirebildiği gözlemlenmiştir.” Şeklinde bilgi Verdi. Meridyen terapisi hangi rahatsızlıklara iyi gelir? Nihal Tekin, Meridyen terapisi ile ilgili verdiği bilgilere şöyle devam etti. “Meridyen terapisi insan vücudunda dolaşım sistemi ve sinir sistemi arasında doğru bir iletişim kurulması sağlanarak hastalıkların iyileştirilmesini desteklediği bir tedavi yöntemidir. Meridyen terapisi sonrası hastada oluşan olumlu değişimler ve meridyen terapisinin faydaları arasında şunlar gösterilebilir. Vücuttan toksinlerin atılıp hastanın kanının temizlenmesi, kas ve kemiklerin güçlendirilmesi, kan dolaşımının düzenlenip metabolizmanın güçlendirilmesi, hastanın duruş bozukluklarının giderilmesi, mide ve bağırsakların düzenli çalışmasının sağlanması, kişinin bağışıklığının kuvvetlendirilmesi, kilonun normale yaklaştırılıp vücut ağırlığının azaltılması, meridyen terapisi ile vücuttan ödem atıldığı ve dokuların yenilenmesi sağlandığı için uygulandığı bölgede kozmetik açıdan da olumlu dönüşler alınabilmektedir. Meridyen terapi nasıl uygulanır? Meridyen terapisi sırasında amaç, hastanın vücudunda enerjinin toplanma - dağılma alanlarının tespit edilip, uzman tarafından yapılan işlemler sonucunda rahatsızlıkların iyileştirilmesinin desteklenmesidir. Tespit edilen enerji bölgelerine yapılan baskı, masaj ve hareketler ile meridyenlere etki edilmesi sağlanır. Meridyen terapi sırasında uzman, özel bir eldiven giyip doğru bölgelere elleri ve parmak uçlarıyla baskı uygulayarak hastanın enerji kanallarının açılmasını sağlar. Meridyen terapisinin destekleyici bir terapi olarak kullanılması ile yüksek oranda iyileşme sağlanan hastalıkların bazıları şunlardır. Bel ve boyun fıtığı, inme ve felç, yumuşak doku romatizması, nörolojik rahatsızlıklar, mide ve bağırsak problemleri, kireçlenme, cilt hastalıkları, duruş bozuklukları, uyku problemleri, prostat, hemoroid, menopoz şikayetleri.”

7 Temmuz 2024 Pazar

DOÇ. DR. İSMAİL ATEŞ: YAZ TATİLİNDE KALP KRİZİ RİSKİNİ ARTTIRAN NEDENLER…

Yaz kendini iyiden iyiye gösterdi tatil sezonu açıldı. Deniz, kum ve doğru güneşlenmenin sağlık üzerindeki etkileri çok büyük ancak uzmanlar yaz tatilindeki tehlikelere karşı uyarıda bulunuyor. “Tatilde yanlış beslenme, aşırı tüketilen şekerli ve yapay tatlandırıcılı içecekler, fazla güneşte kalma, fazla efor ve yanlış yüzme kalp krizini tetikleyebiliyor.”
Yaz tatillerinde kalp krizi riskinin atmasına neden olan faktörleri sıralayan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, kalp hastaları için alınabilecek önlemlere dikkat çekti. İşte o hayati bilgiler… Tatilde yedikleriniz ve içtikleriniz kalbinizi yorabilir. Aşırı sıcaklara dikkat çeken Doç. Dr. İsmail Ateş, “Yüksek sıcaklıklar vücut üzerinde stres yaratabilir ve kalp krizi riskini artırabilir. Sıcak hava, vücut ısısını düzenlemek için kalbin daha fazla çalışmasına neden olur, bu da özellikle önceden kalp hastalığı olan kişilerde risk yaratır. Sıcak havalarda özellikle yeterince su içmemek, vücutta sıvı kaybına (dehidrasyona) yol açar. Dehidrasyon, kanın koyulaşmasına ve pıhtılaşma riskinin artmasına neden olabilir, bu da kalp krizi riskini artırır. Öte yandan tatil dönemlerinde artan fiziksel aktiviteler ve özellikle alışık olunmayan yoğun aktiviteler, kalp üzerinde stres yaratabilir ve risk oluşturabilir. Aniden yoğun fiziksel aktiviteye başlamak kalp krizi riskini artırabilir. Bir diğer risk oluşturan neden de yaz tatilinde yapılan yanlış beslenmedir. Tatillerde beslenme alışkanlıkları değişebilir ve fazla yağlı, tuzlu yiyecekler ile alkol tüketimi ve şekerli içeceklerin tüketimi artabilir. Bu durum, kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir ve kalp krizi riskini artırabilir. Özellikle uzun mesafeli yolculuklar da stres seviyelerini artırabilir ve uyku düzenini bozabilir. Bu da kalp sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu faktörler göz önünde bulundurularak, yaz tatillerinde kalp sağlığını korumak için düzenli olarak su içmek, aşırı sıcaklardan kaçınmak, fiziksel aktiviteleri yavaşça artırmak, sağlıklı beslenmek ve alkol tüketimi ile şekerli ve yapay tatlandırıcılı içeceklerin tüketimini sınırlamak önemlidir.” Şeklinde konuştu. Denizde yüzerken bu belirtileri yaşıyorsanız dikkat! Deniz sezonunun açılması ile birlikte kalp krizi vakalarında yaşanan artışlar neticesinde, denizde yapılan hayati hataları anlatan Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, kalp hastalarının yüzmeye başlamadan önce mutlaka doktor onayı alması gerektiğini vurgulayarak şu bilgileri paylaştı. Dr. Ateş, “Kalp hastalarının yüzmeye başlamadan önce doktorlarından onay almaları çok önemlidir. Doktorun hastanın genel sağlık durumuna ve kalp hastalığının ciddiyetine göre hasta için uygun egzersiz seviyesini belirlemesi gerekir. Öte yandan suyun sıcaklığı da çok önemlidir. Aşırı soğuk veya aşırı sıcak su, kalp üzerinde ekstra stres yaratabilir. Ilık suyun genellikle daha güvenli olduğu bilinmektedir. Soğuk su, kan damarlarının daralmasına ve kalbin daha fazla çalışmasına neden olabilir, bu da kalp krizi riskini artırabilir. Bir diğer önemli faktör de yüzmeye yavaş bir başlangıç yapmak gerekir. Yüzmenin de bir egzersiz olduğunu kabul edersek, bu egzersize yavaş başlamak ve yavaşça yoğunluğu artırmak kalp hastaları için önemlidir. Aniden yoğun yüzme aktivitelerine başlamak kalp üzerindeki stresi artırabilir, bu da kalp krizini tetikleyebilir. Uzun süreli yüzme aktivitelerinde düzenli aralıklarla mola vermek de önemlidir. Bu durum, kalbin dinlenmesini sağlar ve aşırı efordan kaçınılmasına yardımcı olur. Kalp hastalarının güvenlik açısından yalnız yüzmemeleri de büyük önem taşıyor. Yanında mutlaka birisinin olmasını öneriyoruz. Bu acil bir durumda hızlı müdahale edilmesini sağlayacaktır. Çok önemli bir uyarıyı da belirtilerle ilgili vermek istiyorum. Yüzme sırasında göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi veya aşırı yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkarsa, hastalar hemen durmalı ve dinlenmelidirler. Bu belirtiler ciddi bir duruma işaret edebilir. Sonuç olarak, kalp hastaları doktorlarının onayını alarak ve uygun önlemleri alarak yüzme gibi düşük etkili egzersizlerden fayda görebilirler. Bu, kalp sağlığını iyileştirmeye ve genel yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.” Bu içecekleri sınırlı tüketin! Tatil bölgelerinde serinlemek için sıkça ve genelde olduğundan fazla tüketilen şekerli ve yapay tatlandırıcılı içeceklere karşı da uyarıda buluna Dr. İsmail Ateş, “Hem şekerli hem de yapay tatlandırıcılı içeceklerin uzun süreli tüketimi, atriyal fibrilasyon gibi kalp ritim bozuklukları riskini artırabilir. Amerikan Kalp Derneği, bu tür içeceklerin tüketiminin sınırlanmasını önermektedir. Ayrıca gazlı içecekler, meyve suları ve enerji içecekleri gibi yüksek şeker içeriğine sahip içecekler kalp krizi riskini artırabilir. Aşırı şeker tüketimi, obezite, yüksek kan basıncı ve tip 2 diyabet gibi kalp hastalığı risk faktörlerini artırabilir. Fazla alkol tüketimi de kan basıncını yükseltebilir ve kalp ritim bozukluklarına yol açabilir. Ayrıca, alkol dehidrasyona neden olabilir, bu da sıcak havalarda kalp sağlığını olumsuz etkileyebilir. Kafeinli içeceklerin de dikkatli kullanılması gerekir. Kahve, çay ve enerji içecekleri gibi yüksek kafein içeriğine sahip içecekler, bazı insanlarda kalp atış hızını ve kan basıncını artırabilir. Özellikle yüksek miktarda kafein tüketimi, kalp krizi riskini artırabilir. Kalp sağlığını korumak için yaz tatilinde bu tür içeceklerin tüketimini sınırlamak önemlidir. Bunun yerine su, şekersiz bitki çayları veya taze sıkılmış doğal meyve suları gibi daha sağlıklı içecekler tercih edilebilir. Ayrıca, yeterli miktarda sıvı alımına dikkat etmek ve aşırıya kaçmamak da önemlidir.

3 Temmuz 2024 Çarşamba

DR. UĞUR CANGEL: KALP DAMAR HASTASIYSANIZ BU AYRINTILARA MUTLAKA GÖZ ATIN!

Kalp ve damar hastalıkları günümüzde en sık görülen ve ölümcül riski yüksek hastalıklar arasında yer almaktadır. Hal böyle olunca kalp damar hastalığında konforlu yaşam önem kazanıyor. Peki bu yaşam konforu için dikkat edilmesi gerekenler neler? Kalp ve damar hastaları tarafından en çok merak edilen soruları, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Uğur Cangel yanıtladı.
Derin ven trombozu geçiren hastalar yazın nelere dikkat etmeli? “Daha önce derin ven trombozu geçirmiş, pırtlaşma bozukluğu olan hastalar, kan surandırıcı alsalar bile yine de su içmeleri gerekiyor. Yazın sıcak havalarda kandaki sıvı oranı düşeceği için bol su içmeleri çok önemlidir. Bu hastaların aynı zamanda varis çorabı da giymeleri gerekir. Yazın ince varis çorapları tercih edebilirler. Ayrıca sabah - akşam duş alabilirler veya sabah yarım saat ve akşam yarım saat olmak üzere ayak banyosu yapabilirler. Bu lenf drenajını sağlayacaktır. Ancak banyo suyunun kesinlikle sıcak olmaması gerekir. Her zaman ılık su tercih etmelidirler. Ayrıca hamam ve saundan mutlaka uzak durmalıdırlar. Bol bol denizde yüzebilirler.” Bypass ameliyatı sonrası damarlar yeniden tıkanabilir mi? Periferik damar hastalığı olan ve periferik bypass yaptığımız hastalarımız hava sıcaklığı arttığında mutlaka bol su içmeliler. Yoksa koyduğumuz damarlar tıkanabiliyor ve hastaları ameliyata almak zorunda kalabiliyoruz. Günde en az 2 buçuk litre su içmeleri gerekiyor bu hastaların. Diüretik, yani idrar söktürücü ilaç alanların ise idrar söktürücü dozunu düşürmesi için kendi doktorlarına başvurmaları gerekir.” Kalp damar hastaları yaz sıcağında ilaçlarını nasıl kullanmalı? “Mevsim değişikliklerinde mutlaka ilaç dozlarının ayarlanması için, kalp damar hastlarının kendi kalp doktoruna başvurmaları gerekir.” Kalp damar hastaları uzun yolculuklarda nelere dikkat etmeli? “Yolculuk öncesi mutlaka doktorlarına başvurmalıdırlar. Uzun süreli yolculuklarda çok sık olarak molar vermeleri gerekmektedir.” Yazın yürüyüş yaparken nelere dikkat etmek gerekir? “Sıvı elektrolit dengesini düzenlemek için mutlaka sıvı alımının sağlanması gerekiyor. Yazın hava sıcak olduğunda uzun süreli spor yapmak, yüzmek, yürüyüş yapmak kalp hastalarının zararına olabilir. Tüm bunlar güneşin tepede olmadığı saatlerde ve fazla efor sarfetmeden rahatlıkla yapabilirler.” Kalp damar hastaları için mangal zararlı mıdır? “Mangal ile beraber alınan yağlı yiyecekler, alkolü içecekler, kalp damar hastalığını kötü yönde etkileyebilir. Bu yüzden dikkatli olunmasında ve dozunda tüketilmesinde fayda vardır.” Sağlıklı bireyler de spor öncesi kalp kontrolünden geçmeli mi? “Öncelikle hangi sporu yapacak olurlarsa olsunlar mutlaka bir eğitmen eşliğinde yapılmalı. Spor öncesi bir fizik muayene ve bir kalp kontrolü yapılmasında fayda vardır. Herkes koşu bağında uzun süre koşturmamalıdır. Herkes istediği sporu, istediği yerde, istediği zaman bilinçsizce yapmamalıdır. Bu riski arttırıyor çünkü. Damar tıkanıklığı hastaları için en iyi spor yürüyüş ve yüzmedir.”

11 Haziran 2024 Salı

Op. Dr. Âzer Aras Uluğ: Vajinoplasti nedir? Nasıl yapılır? Kimler Vajinoplasti için uygundur?

Son dönemlerin popüler ameliyatı olan vajina estetiği, en çok merak edilen uygulamalar arasında yerini alıyor. Peki vajina estetiği nedir, nasıl yapılıyor, kimler vajina estetiği yaptırabilir. Riskleri var mı? Tüm ayrıntıları uzmanı anlattı.
Doğumlar, genetik faktörler ve yaşlanmaya bağlı ortaya çıkan genital deformasyonlar, kadınların kendi özgüvenlerine zarar verebiliyor. Uzmanlar vajina estetiğinin, kaybolan özgüvenlerini kazandırma hususunda önemli bir role sahip olduğunu belirtiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jinekolog Op. Dr. Âzer Aras Uluğ, son zamanlarda tartışmaların odak noktasında bulunan vajina estetiğine dair bilinmeyenleri anlattı. Vajinoplasti ameliyatlarının önemine değinen Dr. Âzer Aras Uluğ, “Toplumda vajina daraltma ameliyatı olarak da bilinen Vajinoplasti, zaman içerisinde yıpranan, deforme olan vajina duvarının sıkılaştırılması amacıyla yapılan ameliyattır. Vajinayı meydana getiren bağ ve kas dokuları gerek doğumlarla gerekse de zamanla yıpranabilir. Özellikle iri doğumlar, zorlu doğumlar, sık doğumlar ve genetik yapı, sık kilo alıp verme, sigara, aşırı kafein ve alkol tüketme, yanlış beslenme, spor yapmama gibi faktörler vajinanın eski sıkılığını kaybetmesine neden olabilir. Vajinada meydana gelen genişleme, bollaşma ve doku deformasyonları çiftlerin cinsel ilişkiden alınan hazzını düşürür.” Dedi. Vajinadan gelen gaz sesi bollaşmanın işareti… Vajinal bollaşmanın belirtilerini aktaran Uluğ, “Aşırı ıslanma, vajinadan gaz sesi gelmesi ve hissizlik vajinada bollaşmanın belirtileridir. İlişkide zaman zaman gaz veya hava sesi duyulabilir. İleri derece genişleme durumlarında kadının günlük yaşam aktiviteleri sırasında gaz sesi duyulabilir. Bu durumdan çiftlerin her ikisi de etkilenir. Vajinoplasti operasyonu ile bu bahsettiğimiz sebeplerden yıpranan kaslar ve kopan bağ dokuları tek tek onarılır, fazlalık vajina duvarı kesilerek çıkarılır ve vajina daraltılır. Böylece vajina dar, sıkı bir yapıya kavuşturulur.” Şeklinde konuştu. Vajinoplasti neden yapılır? Vajinoplasti ameliyatlarının yapılış nedenlerini aktaran Dr. Âzer Aras Uluğ, “Vajinoplasti; vajinanın daraltılması, deforme olan vajinanın rektum ve mesane komşuluğundaki bağ dokuların onarılması ve vajinanın sıkılaştırılması için yapılır. Böylece hastalar çok daha sıkı vajinaya sahip olabilir ve onların tabiriyle hiç doğum yapmamış gibi olurlar. Vajinoplastinin cinsel yaşam üzerinde olumlu etkileri oldukça önemlidir. Vajinanın daha dar ve sıkı yapısı hem kadının hem de partnerinin cinsel ilişkiden aldığı zevki arttırır. Yeniden hem kadının vajinal kavrama hislerinin oluşmasını hem de erkeğin vajinada kaybolma hissinin düzelmesini sağlar. Sırf bunun için bile, her yıl yüz binlerce kadın vajinoplasti ameliyatı yaptırmaktadır.” Şeklinde bilgi verdi. Vajinoplasti nasıl yapılır? Vajinoplasti, doktor tarafından hastaya özel olarak planlanır. Hangi teknik hangi hastaya uygulanması noktasında, hastanın detaylı muayenesi yapılır ve ona göre süreç planlanır. Yıpranma, sarkma ve bağ doku kopma bölgeleri vajina içinin detaylı muayenesi sonrası saptanır. Dokular tespit edilir, hangi yöntem uygulanacağına karar verilir. Bu karar aşamasında hastanın istekleri göz önünde bulundurularak hasta hekim birlikte karar verir. Daha sonra ise operasyon süreci için yapılacak hastane seçimi, tetkikler ve uygulanacak anestezi şekline karar verilir. Vajinoplasti ameliyatına ilave olarak hastanın ihtiyacına göre Perineoplasti, Dudak Estetiği (Labioplasti, Majoraplasti) ameliyatları Barbie Estetiği, Vulva Dolgusu, Genital Beyazlatma Tedavisi gibi tedaviler eklenebilir. Tüm bunlara operasyon öncesi hekim ve hasta birlikte karar verirler. Vajinoplasti operasyonu genellikle spinal veya genel anestezi altında gerçekleşmektedir. Operasyonda vajina girişinden rahim ağzına kadar tüm vajinal kanal boyunca kopan bağ dokuları emilmeyen, vücuda uyumlu dikiş ipleri ile onarılır. Böyle yapıldığında kalıcı ve uzun ömürlü bir ameliyat yapılmış olur. Aksi durumda bağ doku onarımı yapılmadan vajinadan doku çıkarıp kalan dokuları dikerek daraltıldığında, kısa sürede tekrar genişleme yaşanılması kaçınılmazdır. Kliniğimize revizyon amacıyla hasta kabulü almaktayız. Ancak ikinci cerrahi, barındırdığı riskler bakımdan daha zorludur. Bağ doku onarımları sonrası fazlalık vajinal duvar dokuları çıkarılır ve özel gizli dikiş teknikleriyle kalan vajinal dokular dikilerek daraltılır. Böylece vajina daraltılmış, sıkılaşmış olur. Operasyon ortalama 60 – 90 dakika sürmektedir. Vajinoplasti ameliyatında iyileşme süreci nasıldır? Vajinoplasti ameliyatından sonra hastalar dinlenmeleri için bir gece hastanede misafir edilirler. Hastanede yattıkları süre boyunca genel kontrolleri sağlanır. Vajinoplasti ameliyatı sonrası iyileşme sürecine sağlıklı bir adım atabilmesi için evde bakım konusunda bilgilendirilirler. Vajinoplasti ameliyatı sonrası hastalar, 1 hafta evde istirahatleri genellikle yeterli olur. 4 hafta kadar ağır fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır. Kişisel genital hijyen konusunda gitmeden önce bilgilendirilir ve buna uymaları tavsiye edilir. 6 – 8 hafta havuz, hamam, sauna ve denize girmemeleri gerekmektedir. 6 ila 8 hafta içerisinde tamamen iyileşebilirler. Operasyon sırasında kullanılan dikişler kendiliğinden eriyecektir. Dikişlerin alınmasına gerek yoktur.

6 Haziran 2024 Perşembe

ABD’Lİ KARDİYOLOG, TÜRK MESLEKTAŞINDAN GİRİŞİMSEL KALP KAPAK TEDAVİSİ EĞİTİMİ ALDI…

ABD’li kardiyolog Vishwanatha S. Nadig, girişimsel kalp kapak tedavisi eğitimi için Türkiye’yi seçti. Türk meslektaşı Doç. Dr. İsmail Ateş’ten Mitraclip Yöntemi ile ilgili Antalya’da 2 günlük eğitim alan Nadig, “Çok verimli bir eğitim oldu. En kısa zamanda yeniden Türkiye’ye geleceğim. Meslektaşım Dr. Ateş’in tecrübesine ve bilgi birikime hayran kaldım.” Dedi.
Türk hekimler başarıları ile gururlandırmaya devam ediyor! Geçtiğimiz günlerde (21 Mayıs 2023) gerçekleşen “Girişimsel Kalp Kapak Tedavileri Eğitimi” için Hint asıllı ABD’li kardiyolog Vishwanatha S. Nadig Antalya’ya geldi. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş’in bu yöntemlerde kullanılan ve işlemin temelini oluşturan Mitraclip ve Triclip yöntemleri ile ilgili verdiği eğitim, ABD’li meslektaşı tarafından ilgi ile takip edildi. Eğitimin ilk günü kalp kapak tedavilerinde uygulanan ameliyatsız yöntemlerin kullanıldığı hastalığın tespiti ve tedavi seçenekleri ele alındı. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, girişimsel mitral kapak ve triküspit kapak tamiri yöntemine dair tüm incelikleri anlattı. Birinci günün ikinci oturumunda da misafir hekimin prosedürel işlemlere hakimiyetinin tam olarak kazandırılabilmesi için vakanın başından sona her bir evresinin simüle edilebildiği simülasyon üzerinde pratikler yapıldı. Eğitimin ikinci günü bu sefer Antalya’da özel bir hastanenin anjiyo laboratuvarında canlı vaka örnekleri incelendi. Uzmanlıktan sonra devam eden Prosedürel ve Eğitimsel Sürdürülebilir Tıp eğitimlerinin önemini vurgulayan Doç. Dr. İsmail Ateş, “Girişimsel işlemler, hastanın hastanede yatışını azaltabilmekte ve hasta yapılan işlemden sonra hemen taburcu olabilmektedir. İşlem sonrası gündelik hayata kısa sürede dönüş, tüm girişimsel kardiyologların ilgisini çekmektedir. Bu eğitim de gerek Türkiye’deki gerekse yurt dışındaki meslektaşlarımız adına da son derece verimli gerçekleşti. ”dedi. Toplantı sonrası, eğitimin çok verimli geçtiğini ifade eden yabancı uzmanlar Dr. Vishwanatha S. Nadig, en kısa zamanda yeniden Türkiye’ye gelmek istediğini vurguladı.

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Aşırı el ve koltuk altı terlemesi ameliyatında mutlaka dikkat edilmesi gereken kriter ne?

Uzmanında çok önemli uyarı! Aşırı el ve koltuk altı terlemesi kişilerin sosyal yaşantısını olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, aşırı terlemeye kalıcı çözüm olarak cerrahi yöntemleri öneriyor. Peki Hiperhidrosiz ameliyatları nasıl yapılıyor, riskleri var mı? Ameliyattan sonra terlemenin kesilmesi başka rahatsızlıkları tetikler mi? Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan ayrıntıları paylaşarak çok önemli bir uyarıda bulundu.
Aşırı terleme (Hiperhidrozis ) rahatsızlığı yaz –kış, sorunu yaşayan kişileri olumsuz etkiliyor ve sosyal yaşantılarında özgüven sorunlarına neden oluyor. Pek çok geçici yöntemin yanı sıra kalıcı çözüm sunun terleme cerrahisi başarılı sonuçlar veriyor. Ancak bu ameliyatların da tecrübeli göğüs cerrahları tarafından yapılması büyük önem taşıyor. Nedenlerini Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan anlattı. Aşırı terlemenin nedenlerini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, "El ve koltuk altındaki terleme göğüs kafesinin içindeki sempatik sistemin aşırı aktivasyonu ile ter yuvalarının aşırı çalışması ile meydana geliyor. Bu yüzden bir hastalık belirtisi değil. Ancak biz hastaların bazı testlerinin yapılmış olmasına dikkat ediyoruz. Tüm hastaların bize gelmeden önce Endokrin uzmanına görünmüş olmasını istiyoruz. Tiroid testlerinin yapılmış olmasını istiyoruz. Belli metabolik testler var, bunların yapılıp yapılmadığına bakıyoruz. Eğer hasta bunları yaptırmamışsa mutlaka endokrinoloji ya da dahiliye polikliniğine gönderiyoruz ya da tam tersi onlar baktı ise bize gönderiyorlar. Hastada ilk baktığımız şey tiroid oluyor. Çünkü tiroidin aşırı çalışması metabolizmayı hızlandırdığı gibi terlemenin de artmasına neden oluyor. Hastanın ailesinde aşırı terleme hikayesi olup olmadığı, uykuda terleme olup olmadığı, her iki tarafta terlemenin olup olmadığı ve yaşadığı bölge, iş ortamının ısı durumunu, kıyafet alışkanlığını sorguluyoruz. Tüm bunları sorguladıktan sonra uygun hastalarda cerrahi müdahale konusunda karar vermek üzere göğüs cerrahisi devreye giriyor." Dedi. Bu yan etkinin mutlaka bilinmesi gerekiyor! Aşırı terlemeye yönelik uygulanan tedaviler arasında pek çok alternatif olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Özkan Demirhan, "Çeşitli kremler var, iyontoferez ve ilaçlar var, botox uygulamaları var. Ancak bunların hepsi geçici çözüm sunuyor. Ameliyatlar yüksek oranda kalıcı çözüm sunuyor. Ancak bu ameliyatların da tecrübeli cerrahlar tarafından yapılması gerekir. Göğüs kafesinde belli anatomik uyaranlar var. Ele, koltuk altına ve yüze giden sinirlerin olduğu yerler var. Minik kesi ile tek delikten yaptığımız ameliyatla göğüs kafesinin içindeki terlemeye neden olan sinirleri iptal ediyoruz. Bu işleme Endoskopik Transtorasik Sempatektomi (ETS) (klips kullanırsak klipsli ETS) demekteyiz. Ameliyat genel anestezi ile yapılmaktadır. Ameliyat sonrası bölge bir daha terlemiyor ancak bu ameliyatın hastalar tarafından çok iyi bilinmesi gereken bir yan etkisi var. Vücutta mevcut olan sempatik sistemin bölgesel olarak uyardığı yerler bellidir. Bunlardan ne kadar gereksiz sempatik sinir iptali yapılırsa o kadar çok vücutta reaksiyon terlemesi (kompansatuar terleme) dediğimiz terlemeler olur. Kompansatuar terlemede sırt, göbek çevresi ve bacaklarda aşırı terleme olabiliyor. Bu nadir bir komplikasyondur ancak bilinmesi gerekir. Bu komplikasyonla karşılaşmamak için biz ameliyatlarda gereksiz sempatik sinir iptali yapmıyoruz. Genelde hasta memnuniyeti yüzde 100'e yakın olmakta. Sonuç olarak hastalarımızın sosyalleşmesine ve yaşam tarzına pozitif katkı sağlıyoruz." şeklinde konuştu.

6 Mayıs 2024 Pazartesi

KALP KAPAK HASTASI, MİTRACLİP YÖNTEMİ İLE YAŞAMA YENİDEN TUTUNDU

Kalp kapak hastalığı nedeni ile yürümekte ve nefes almakta zorluk çeken hasta, ameliyatsız olarak uygulanan kalp kapak tedavisi yöntemi ile sağlığına kavuştu. “Bu halde yaşamanın mümkün olmadığını düşünürken, ameliyattan sonra benim için yeni bir hayat başladı. “dedi.
İki ay önce yaşadığı ileri kalp yetmezliği nedeni ile halsizlik, nefes darlığı, yürüyememe, uyumakta güçlülük gibi sorunlar yaşayan 52 yaşındaki Ramazan Sarcan, tecrübeli Kardiyolog Doç. Dr. İsmail Ateş tarafından uygulanan ameliyatsız Mirtaclip yöntemi ile sağlığına yeniden kavuştu. Aynı seansta kalbine üç kablolu pil taktıklarını da ifade eden Dr. İsmail Ateş, “Hasta altı ay önce ciddi bir kalp krizi geçirmiş. Daha sonra da sık sık rahatsızlanarak, neredeyse iki günde bir hastaneye gitmek zorunda kalmış. Bu durumdaki hastalarda genelde çok sık rastladığımız bir tablo bu. Bize geldiğinde durumu gerçekten çok kötüydü. Yürüyemiyordu, yemek yiyemiyordu, nefes almakta zorluk çekiyordu. Açık cerrahi şansı bulunmayan Ramazan Bey, ameliyatsız kapak tamiri yöntemi olan Mitraclip için uygun bir vakaydı. Ancak ileri kalp yetmezliği nedeni ile riski çok yüksekti. Ameliyat başarılı geçti ve aynı seansta hem Mitraclip işlemi yaptık hem kalbine üç kablolu pil taktık. İşlemden hemen sonra Ramazan beyin şikayetleri olumlu yönde düzelmeye başladı. İki ay sonra geldiği kontrol muayenesinde hastamızı sağlıklı ve moralli görmek bizi de hem çok mutlu etti hem de gururlandırdı, “dedi. Yaşadığı süreci anlatan Ramazan Sarcan,”Yürüyemiyordum hatta kıpırdamaya dahi halim yoktu. Yakınlarım, ‘Hocam lütfen geri göndermeyin, bir şeyler yapın.’ demişler İsmail beye. Allah’a şükür ameliyattan sonra iki aydır ayaktayım. Şu anda çok rahatım. Geziyorum, dolaşıyorum, dilediğim her şeyi yiyebiliyorum. Bu iki ay içerisinde hiç hastaneye yatmadım. Yattığım zaman hiç rahatsızlık yaşamadan uyuyorum. Daha önce yatamıyordum. Sanki birisi beni boğuyormuş gibi, nefes alamıyordum. Şimdi ise saatlerce deliksiz uyuyabiliyorum. Çok iyiyim. Doktoruma teşekkür ediyorum.” dedi. AMELİYAT ŞANSI BULUNMAYAN UYGUN HASTALARA TEDAVİ ŞANSI DOĞUYOR Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş uyguladıkları yöntemlere dair ayrıntıları da paylaştı. Dr. Ateş sözlerine şöyle devam etti: "Mitraclip metodu anjiyo yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor.”

22 Ocak 2024 Pazartesi

Barbie Genital Estetiği nedir?

Barbie Genital Estetiği, dünyada en çok merak edilen ve en çok uygulanan estetik uygulamaları arasında yerini aldı. İlk olarak ABD’de isim bulan, kombine ameliyat ve ameliyatsız işlemlerle uzman jinekologlar tarafından uygulanan yöntem, sadece estetik amaçlı olarak uygulanmakla kalmıyor, çiftlerin cinsel hayatı üzerinde oldukça olumlu değişimlere destek olurken kadınlarda da pek çok rahatsızlığın giderilmesinde kullanıyor. İşte Barbie Estetiği ile alakalı merak edilenler… Barbie Vajina Estetiği’nin Hollywood’lu ünlüler tarafından başlatıldığını buradan da Avrupa’ya ve ülkemize geldiğini, kadınların da en çok tercih ettiği genital estetik ameliyatlar arasında yer aldığını ifade eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Âzer Aras Uluğ, “Barbie Vajina Esteğinde amaç, Barbie bebeğe benzemekle beraber, işin alt yapısını incelediğimizde bozulan ve deforme olan vajinanın anatomik ve fonksiyonel olarak eski haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Barbie bebeğin genital sisteminde dış dudaklar daha dolgundur, iç dudaklar daha ince ve daha kibardır. İç dudakları tamamen almaya biz çok sıcak bakmıyoruz çünkü iç dudakları aldığımız zaman vajina açık hale gelecek bu da enfeksiyonlara zemin hazırlayacaktır. Burada asıl ama dış görünüşünün daha güzel görünmesi ve fonksiyonel anlamda daha işlevsel olarak vajinanın kullanılabilmesidir. Barbie estetik görünümü birkaç farklı prosedürün kombinasyonundan oluşur. Labioplasti, klitoris çevresindeki katlantıların düzeltilmesi ve büyük dudaklara; hyalüronik asit veya otolog yağ enjeksiyonlarıyla dolgunluk kazandırılması gibi uygulamaları kapsıyor.” dedi. Labioplasti, Klitoris estetiği ve PRP işlemleri aynı anda uygulanıyor. Barbie Vajina Estetiği kapsamında en sık uygulanan cerrahi yöntemlerden biri olan Labioplasti ameliyatıdır. Labioplasti ameliyatına biz iç dudak estetiği ameliyatı da demekteyiz. İç dudakların, sarkık, büyük koyu renkli, asimetrik ve kırışık olması durumunda özel mikro cerrahi yöntemlerle küçültülerek, simetrik dış dudakların içinde kalan, ince yapılar haline getirilerek güzel ve estetik bir görünüme kavuşturulması hedeflenir. Aynı seansta gerek görülürse klitoris estetiği de uygulanabilmektedir. Klitoris katlantıları ve klitoris derisi kalın ise labioplasti operasyonuna klitoris estetiğinin de eklenmesi gerekebilmektedir. Sadece labioplasti yapılması sonucunda, fazlalık kalan klitoris katlantıları, mikro penis gibi kötü bir görünüme neden olabilmektedir. Klitoris cerrahisi ise oldukça dikkatli ve özenli yapılması gereken bir cerrahidir. Klitorise giden damar ve sinir yapılara dikkat etmek oldukça önemlidir. Bu alana hakim olan, ehil ve deneyimli bir cerrahi hekim tarafından yapıldığında cinsel hazda ve doyumda artış sağlanmaktadır. Aksi durumda ne yazık ki geri dönüşü imkansız cinsel his kaybı yaşanabilir. Barbie Vajina Estetiği kombine işlemleri arasında; dış dudakların içlerinde boşalma ve kırışma varsa bunlara kök hücreden zengin yağ dolgusu, hyalorinik asit dolgusu uygulanır. Bu yöntemlerin dışında kişinin kendi kanından hazırlanan trombositten zengin serum uygulaması da aynı seansta uygulanabilir. Bu işleme O- Shot (Orgazm aşısı) denilmektedir bu uygulama istek ve uyarılmayı kolaylaştırmakta kadının cinsel tatmini yönünde olumlu faydalar sağlamaktadır. Hyaloronik asit dolgularla G nokta büyütme gibi vajinal orgazmı hedefleyen uygulamalar da birlikte uygulanabilmektedir.” Şeklinde bilgi verdi. Hem güzelleşme hem cinsel doyum sağlıyor. Barvie Vajjina Estetiği ameliyatlarının, kadının daha hoş ve estetik görünümü yanı sıra cinsel doyum anlamında da önemli bir destekleyici olduğunu ifade eden Dr. Âzer Aras Uluğ, “Kombine bir işlem olan Barbie Vajina Estetiği ile kadının genital bölgesi güzelleşip gençleşmesi ile kalmıyor, aynı zamanda kadının cinsel haz ve doyumunda da büyük rol oynuyor. Ayrıca dar pantolon, tayt, mayo, bikini giyememe, iç çamaşırından dolgun taşan dokular ve bunların oluşturduğu rahatsızlık hissi, bisiklete – motora binememe, idrar yaparken bacaklarının içine doğru işeme, kaşıntı, sık vajinal enfeksiyon, mantar enfeksiyonu ve sık idrar yolu enfeksiyonu geçirme, cinsel ilişkide ağrı, cinsel birleşme sırasında uzun fil gibi kulakların yani labiumlarını tutmak zorunda kalması gibi sorunlar da eşzamanlı olarak giderilmiş oluyor. Kadınlar cinsel anlamda daha özgüven sahibi oluyor. Kombine genital güzelleştirme prosedürleriyle elde edilen Barbie genital estetik yöntemleri ile özel bölgeye oldukça genç ve çekici bir görsellik kazandırılıyor. Barbie genital estetik, sarkan veya düzensiz görünümde olan iç dudakların daha estetik bir şekilde kamufle olmasını sağlıyor. Dış genital bölgenin fonksiyonelliğini artıran kombine prosedürler aynı zamanda çiftlerin cinsel yaşam kalitesini de büyük ölçüde artırıyor.” dedi. Barbie Vajina Estetiğinde ameliyat süreci… Barbie vajina estetiğinde ameliyat süreci ile ilgili ayrıntılara tek tek değinen Dr. Âzer Aras Uluğ sözlerine şöyle devam etti. “Barbie vajina estetiği genel veya lokal anestezi altında, ameliyathane ortamında Kadın Doğum Uzmanları tarafından uygulanan ameliyatlardır. Ameliyat süresi ortalama 1.5-2 saat sürmektedir. Ameliyat sonrası genellikle hastanede yatış gerekmez. İşlem sonrası genellikle ciddi bir acı ya da ağrı hissedilmez. Operasyonun ardından birkaç günlük istirahatin ardından kişiler normal yaşantılarına dönebilirler. Barbie Vajina Ameliyatının ardından uzun süre ayakta kalınmamalıdır. Hekim tarafından reçete edilen ilaçların düzenli olarak kullanılması gerekir. Barbie vajina estetiği sonrası 1 ay cinsel ilişkiden, ağır sporlardan, sauna, havuz ve denizden uzak durulması önerilir. Tedavi kişiye özel planlanır! Barbie Vajina Estetiğinde tedavi protokolü doktorun hastayı muayene etmesinin ardından, belirlenen kriterler dahilinde kişiye özel olarak planlanır. Yöntem bakireler de dahil olmak üzere işlem gerektiren her kadına uygulanabilir.” https://www.drazerulug.com/tr/sayfa/op-dr-azer-aras-ulug

1 Ocak 2024 Pazartesi

OP. DR. AZER ARAS ULUĞ: 2024 GENİTAL ESTETİK TRENDLERİ…

Zamanla vajina esnekliğini yitirmekte, kollajen kaybetmektedir. Bu yaşlanma süreci genetik yapı, beslenme, sigara ve alkol kullanımı, spor gibi aktivitelerden etkilenir. Kadın aynı zamanda vajinal doğum yaşamışsa, travmatik, zor, uzun süren, kilolu bebekler, üst üste sık doğumlar yaptıysa işte o zaman vajinanın anatomik yapısında bozulmalar meydana gelir. Yani vajinanın akordeon gibi katlantılı yapısı zamanla açılır ve düzleşir. Ayrıca vajina duvarın altında bulunan bağ dokusunun da zamanla zayıflamasıyla ön duvardan idrar kesesi, arka duvardan bağırsaklar ve yan duvarlarda vajinal genişlemeler meydana gelir. Kadın cinsel ilişki içindeyken penis penetrasyonu sırasında ön duvar penise yeterince temas etmediği için vajinal orgazma ulaşmakta güçlük yaşıyor. Bu amaçla ön duvara uygulanan vajinal karbondioksit lazer, PRP ve dolgu maddeleri vajinanın hem daralmasını sağlar, hem de vajina ön duvarının penisin git gel hareketi sırasında yüzey temas alanını artırdığı için kadının vajinal orgazma ulaşmasını kolaylaştırıyor. Kısacası yüzey alanını büyütür ve genişletirsek kadın orgazma daha kısa sürede ve kolay ulaşıyor. Yaşadığı orgazm daha tatmin edici, daha doyurucu ve daha güçlü oluyor. G noktasının dolgu maddeleri ile büyütülmesi/ şişirilmesi, kadının yaşadığı orgazmın daha kaliteli ve daha uzun süreli olmasını sağlıyor. Penis bu bölgeye rahatça temas ediyor ve orgazm olmayı, kadının orgazm kolay ulaşmasını ve çoklu orgazm yaşama ihtimali artırıyor.
Klitoris estetiği ile hem genital gençleşme hem mantar ve idrar yolu enfeksiyonlarından kurtulmak mümkün! Kadının cinsel haz organı olan klitorisin üzerindeki veya labiumlardaki (iç dudaklar) fazladan olan deri katlantıları cinsel ilişki sırasında klitorisin üstünü kapattığı için cinsel uyarılmayı engelleyebiliyor. Bu şekilde de kadının orgazma ulaşmasını zorlaştırabiliyor. Ayrıca bu deri katlantılarının arasında bakteri ve mantar rahatlıkla yerleşebiliyor. Bu bakteri ve mantarlar nemli bir alanda çoğalıp üreyebiliyor ve kadında enfeksiyon oluşturabiliyorlar. Bu hastalar sık sık vajinal mantar ve idrar yolu enfeksiyonu geçiriyorlar. Çünkü bu organlar birbirleriyle çok yakın komşuluk içindedirler. Ayrıca iç çamaşırı giydiklerinde rahatsızlık hissediyorlar. Sürekli antibiyotik kullanmak zorunda kalıyorlar. Cinsel hayatlarında orgazm olma güçlükleri yaşıyorlar. Tayt, mayo, bikini giyerken problem yaşıyorlar. Bu gibi durumlarda uygun hastalarda Klitoris Estiği gündeme gelebiliyor. Bu işlem estetik ve hoş görünme amacı ile yapılmakla birlikte bahsettiğim sağlık sorunlarının çözülmesine de katkı sağlamaktadır. Lazerle Vajina Daraltma Ameliyatsız vajina daraltma yöntemlerinden olan Lazerle vajina daraltma işlemi, vajinanın tüm kanalı boyunca, çepeçevre lazer atışlarıyla yeniden sıkılaştırılması ve gençleştirilmesini sağlanmaktadır. Lazerle vajina daraltma yöntemi ile kadının cinsel hazzının arttırılması, orgazma daha kolaylıkla ulaşması ve orgazmı daha yoğun yaşaması da ek olarak sağlanır. Lazerle Vajina Gençleştirme Ameliyatsız bir yöntem olan Lazerle Vajina gençleştirme işlemi, vajinanın doğal yapısı olan ruga yapısını eski haline getirmek ve yeniden yapılandırmak için uygulanan işlemlerin tamamına verilen bir isimdir. Bu işlemler, gerek cinsellikte gerekse doğal flora için gerekli olan sağlıklı floranın canlandırılması sağlar ve en önemlisi vajinayı gençlik formuna çevirerek daraltır. Lazerle Vajina Sıkılaştırma Birçok kadın vajina genişleme ve vajina bollaşma problemi yaşamaktadır. Vajinada zamanla oluşan, zor doğumlar, kürtajlara bağlı oluşan ve geçirdiği hastalıklara bağlı oluşan genişlemeler kadının cinsel hayatını olumsuz yönde etkilemektedir. Karbondioksit lazerle vajina sıkılaştırılır ve bu problemlerin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Lazerle vajina sıkılaştırma, ağrısız, acısız dikişsiz, cerrahi riskler barındırmadığı için sıklıkla tercih edilen ve oldukça başarılı sonuçlar veren yöntemlerdendir. Vajina sıkılaştırma sırasında, vajinanın gençleşmesi ve daraltılması da sağlanır. Kişilerin cinsel yaşamları keyifli hale gelir. Lazerle Genital Renk Açma Dış genital alanlarda, vulvada, dış dudaklarda, perinede ve kasıklarda tüylerin alınma yöntemlerinden sıcak ağda, lazer epilasyon, kilo, sistemik hastalıklar ve kullanılan hormon ilaçları bu bölgenin zamanla kararmasına ve lekelenmesine neden olmaktadır. Lazerle bu bölgenin renk açma ve beyazlatma tedavileri oldukça yüz güldürücü ve başarılı sonuçlar elde etmemizi sağlar. https://www.drazerulug.com/tr/sayfa/op-dr-azer-aras-ulug