30 Aralık 2019 Pazartesi

BU YÖNTEMLE 2020’YE YENİLENMİŞ VÜCUTLA GİRİN



Zaman hızla akıp geçiyor diye estetik ve bakımlı bir görünüme veda edecek değiliz. Yüksek teknolojik çağda yaşayan şanslı insanlar olarak küçük estetik dokunuşlardan yaşam boyu yararlanmak çok kolay. Bu sayede genç, dinç, moralli, sağlıklı ve güzel kalmak elimizde…

2019 da en önemli vücut şekillendirme yönteminin J-Plasma olduğunu belirten Opr. Dr. Arif Eroğlu“Vücudunuzun elastin ve kolajen liflerinin gevşemesi ile oluşan elastikiyet kaybının geriye dönmesini, selülit çukurlarınızın düzelmesini, cildinizin sıkılaşmasını ve gençleşmesini istiyorsanız J-Plasma’nın olağanüstü etkisinden yararlanmalısınız.” önerisinde bulundu.  


J-Plasma vücut şekillendirmede gerçek bir devrim!

Opr. Dr. Arif Eroğlu ‘Doğru kullanıldığında yüksek tedavi edici gücüne sahip olan lazer ışınları, ultrason ve radyofrekans enerjisi, kontrolsüz ve gelişigüzel maruz kalındığında cilt sağlığını tehdit eden bir düşman gibidir. Enerjiyi yararımıza kullanmak ciddi bir teknoloji ve tecrübe ister. J-Plasma’nın sahip olduğu ‘soğuk enerji’ cildimiz için günümüz koşullarında en etkili ve güvenli teknolojidir.’ dedi. Opr. Dr. Arif EroğluJ-Plasma uygulamasının cilt altı ısının 80-85 dereceye ulaştığı halde deri yüzeyi ısısının 40-42 dereceyi geçmesine izin vermediği için cilt yanıklarına neden olmadığını belirtti. Opr. Dr. Arif Eroğlu, şimdiye dek cilt yüzeyini 40-42 derecelerde tutarken, cilt altı ısısını güvenle 65 derecenin üzerine çıkarabilen başka bir sistem olmadığını söyledi.

Opr. Dr. Arif Eroğlu J-Plasma’nın başlıca yararlarını şöyle sıraladı:

1. J-Plasma Sarkmayı Önler!

J-Plasma sarkmaya eğilimli ciltlerde hızlı ve etkin bir sıkılaşma yaratıyor ve cerrahi germe operasyonu riskini azaltıyor. Helyum ve radyofrekans sinerjik enerji kombinasyonu yeni ve sıkı bir doku yaratmada önemli rol oynuyor. Deri altı dokusu yüksek plazma enerjisi altında kaldığı zaman uyarılarak genç fibroblastlar üretiyor.  Birkaç saatlik bir süre J-Plasma uygulaması için son derece yeterli.      
2. J-Plasma Son Derece Güvenlidir!

Helyum gazı, radyofrekans enerjisi ile birleşiyor ve plazma enerjisi oluşuyor. Helyum gazı oldukça güçlü ve soğuk. Plazma enerjisi deri altında bulunan bağ dokularında maksimum sıkılaşma sağlıyor. Plazma enerjisi lazer enerjilerinden daha soğuk olduğu için dokuda yanıklar oluşturmuyor. Deride oluşabilecek çekinti ve dalgalanma (ondülans) denilen düzensizliklere yol açmıyor. J-Plasma iyileşme süreci de çok hızlı.


3. J-Plasma Sarkma ve Gevşeme Olan Her Bölgeye Uygulanabilir!

J-Plasma doku hasarı ve yanık riski olmayan çok güvenli bir teknoloji. Göz kapakları, yanaklar, gıdı başta olmak üzere cerrahisiz yüz germede kullanılıyor. Gevşemiş göbek derisini toparlıyor ve kol içlerini sıkılaştırıyor. J-Plasma bir selülit tedavisi olarak da kabul ediliyor. Bacak içleri ve diz üzerindeki dalgalanmaları yok ederken selülite neden olan fibröz septaları kırarak genç, nemli, parlak ve homojen bir doku oluşturuyor.
   J-Plasma Uygulanan Bölgeler:

 Karın
  Sırt
 Bel
  Basen
 Bacak içi
 Diz
 Banana hattı
 Jinekomasti
 Gıdı
 ,Kol
  
    6. J-Plasma, Cerrahi Germe Operasyonları ile de Kombine Edilebilir!

J-Plasma tüm cilt germe ameliyatlarıyla rahatlıkla kombine edilebiliyor. 3D Lazer Lipoliz ile birlikte uygulandığında hem uygulanan bölgede incelme sağlanıyor hem de yağların alınması sonrası gevşeyen deride J-Plasma ile sıkılaşma maksimuma çıkarılarak son derece tatmin edici ve kalıcı vücut şekillendirme sonuçları elde ediliyor.

      7. J-Plasma Sonrasında;


Hastalar genellikle birkaç gün içinde gündelik hayatlarına ve işlerine dönebiliyor. J-Plasma sonrası ilk ayda daha sıkı ve gergin bir cilt görünümü hızla belirginleşiyor. Hedeflenen sıkılaşma ve cilt gerginliği 3 - 6 ay aralığında maksimuma çıkıyor ve etkisini uzun yıllar boyu koruyor.

23 Aralık 2019 Pazartesi

AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ KİŞİYE ÖZEL PLANLANMALIDIR…


En sık görülen ve ölümcül kanserlerden biri akciğer kanserinin çevre kirliliğinin de artması ile birlikte daha ciddi boyutlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar ise akciğer kanserinde erken tanıya dikkat çekerken tedavilerin kişiye özel olarak planlanması gerektiğinin altını çiziyor.

Akciğer kanseri tedavisinde kişiye özel tedavi modelini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan,“ Akciğer kanseri en sık görülen ve ölümcül kanser türlerinden biridir. Akciğer kanseri tedavisi her zaman kişiye özel olmalıdır. Cerrahi tedavi de cerrahi sonrası onkolojik tedaviler de kişiye özel olarak planlanır. Standart gibi görünse de bu tedaviler kişiye özel bazı faktörler vardır. Bu faktörleri sıralamak gerekirse; genetik testlerin yapılması, kişinin beslenme şekli ve şartları, kişinin psikolojisi gibi durumlara göre tedavi şekli değişmektedir. Akciğer kanserinin artışında çevresel faktörlerin günden güne bozulması, hava kirliğinin artması, tütün ve tütün ürünlerinin daha özendirici hale getirilmesi akciğer kanseri oranlarını arttırmaktadır.” dedi.

Multidisipliner tedavi yaklaşımı ileri evre akciğer kanserinde de başarı sağlayabiliyor.

İleri evre akciğer kanserlerinde de uygun hastalara tedavi imkanı doğabileceğini ifade eden Dr. Demirhan,”Akciğer kanseri sinsi ilerlediğinden ve genellikle ileri evrede belirti verdiğinden tanı aşamasında gecikmeler yaşanabiliyor. Bu da kanserin tedavi aşamasını sekteye uğratıyor. Ancak geliştirilen multidisipliner tedavi yaklaşımları uygun ileri evre akciğer kanseri hastalarına da umut olabiliyor. İleri evre akciğer kanseri 3'üncü ve 4'üncü evre değimiz evrelerdir. Evre 3 hastalık lokal ileri dediğimiz, kanserin olduğu yerden biraz daha komşu dokulara girmiş ve lenf nodlarını tutmuş halidir. Evre 4 ise uzak organ metastazı yapmış kemik, karşı akciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve karaciğere metastaz yapmış halidir. Bu belirtilen bölgeler akciğer kanserinin en sık yayılım yaptığı yerlerdir. Hastaya böyle bir tanı konduğunda izlenecek tedavi yolu şöyledir. Eğer 3'üncü ve 4'üncü evre tespit edilmişse burada hücre tipi çok önemlidir. Hücre tipinde adenokarsinom dediğimiz hücre tipi çıkmışsa bunlarda bazı genetik testler yapılarak hedefe yönelik tedaviler yapılabilir. Küçük hücreli dışı alt grup ların dan  Adenokarsinom ve Skuamöz hücreli kanserlerde  genetik testler sonrası yapılan tedaviler nokta atışlı tedavilerdir. Diğer hücre tiplerinde de hedefe yönelik tedavilere başlanmıştır ama adenokanser kadar değil. Kemoterapi alınabiliyor ve yerine göre örneğin beyinde metastaz varsa radyoterapi uygulanabiliyor veya göğüs kafesi içinde radyoterapi uygulanarak akciğer kanseri evresi gerileyebiliyor. Yine lenf bezinden dolayı evre 3'e girmiş bir kanserde tedaviden sonra özellikle bir lenf bezi tutulumu varsa orada onun yeniden evrelenerek evvelden tümörün olduğu yerin kemoterapi ya da radyoterapiden sonra yok olduğunu görebiliyoruz. O zaman ameliyat şansımız doğuyor. Ama bir istasyon olduğu zaman cerrahi şansımız yüksek. Eğer bir istasyondan fazla tutulum varsa başarı şansı düşüktür cerrahi seçilmiş hastalarda gündeme gelebilir. Tüm bu tetkikler dikkatle ve titizlikle incelendikten sonra hastanın durumu uygunsa multidisipliner bir yaklaşımla tedavi planlanır.” şeklinde konuştu

Hastanın moral ve motivasyonu tedaviyi etkiliyor.

Hastalığın ve tedavinin seyrinde moral ve motivasyonun büyük önem taşıdığına dikkat çeken Dr. Demirhan, ”İleri evre akciğer kanseri vakalarında gerileme olduğunu gözlemliyoruz ancak hastalık yok hasta var mantığını unutmamak gerekir. Tümör de insanlar gibidir. Aynı kanser türü farklı insanlarda farklı seyir gösterebilir. Kimisi çok saldırgan ve agresif seyrederken kimisi de çok yavaş ve stabil seyreder. O yüzden tedaviden hiçbir zaman vazgeçmemek lazım, şansım yok diye düşünüp moral bozmamak lazım. İnsanların direnmesi gerekir bu hastalığa.” ifadelerini kullandı.

MİDE KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIYOR…



Kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan mide kanseri kilo kaybı, karın ağrısı, kusma, midede şişkinlik gibi belirtiler veriyor. Mide kanserinden korunmak için ise özellikle tuzlu ve tütsülenmiş yiyeceklerden uzak durmak gerekiyor.

Mide kanseri ile ilgili önemli bilgiler paylaşan Medigold Sultan Hastanesinden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar,” Mide kanseri sıklıkla 50-60’lı yaşlarda kadınlara nazaran daha çok erkeklerde görülen, kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan tehlikeli bir kanser türüdür. Tuzlu yiyecekler, tütsülenmiş ve mangalda hazırlanmış yiyecekler, helikobakter pilori enfeksiyonu, sigara, geçirilmiş mide ameliyatları, kronik atrofik gastrit (mide yüzeyinin uzun süreli iltihabı), pernisiyöz anemi gibi nedenler mide kanseri riskini arttırır. İştahsızlık, kilo kaybı, karın sağrısı, halsizlik, bulantı, kusma, midede şişkinlik, karaciğer büyümesi, karında sıvı birikmesi gibi belirtiler verir. Böyle bir durumda hastaların acil olarak uzmana başvurup endoskopi yaptırmaları tavsiye edilir. “dedi.

Ülkemizde en sık rastlanan kanserler arasında.

Mide kanserinin ülkemizde en sık rastlanan kanser türlerinden biri olduğuna dikkat çeken Fatih Kar erken tanının önemine dikkat çekti. Kar,” Mide kanseri çeşitli nedenlerden ötürü mide mukozasında kötü huylu tümörlerin gelişmesi sonucunda gerçekleşir. Mide kanseri tüm kanserler arasında en sık karşılaşılan dördüncü kanserdir. Ülkemizde en sık rastlanan kanserler arasındadır. Midenin herhangi bir bölgesine yerleşen ve genellikle lenf bezleri, karaciğer, akciğer gibi organlara yayılım yapabilir. Erken tanı bu kanserde de büyük önem taşıyor. Doğru tedaviler uygulanarak mide kanseri kontrol altına alınabilir. Korunmada ise uzman kontrolü ve doğru beslenme büyük rol oynuyor.” ifadelerini kullandı.

Ameliyat sonrası düzenli kontrol şart.

Mide kanseri tedavilerinin multidisipliner bir yaklaşımla planlandığını ifade eden Kar,” Erken evrede tanı konulan uygun hastalara ameliyat şansı doğmaktadır. Yaklaşık 2-5 saat süren mide ameliyatı sırasında midenin büyük bir kısmı veya tamamı alınmaktadır. Mide ameliyatı sonrası da hastaların mutlaka düzenli doktor kontrolünde kalması gerekir. Hastanın beslenme programını ve şeklini uzmanların önerdiği şekilde düzenlemesi gerekir. İleri evrede tanı konmuş hastalara cerrahi önerilmemektedir. Bu yüzden erken teşhis mide kanserinde hayat kurtarıcıdır. Mide kanseri genellikle geç dönemde şikayet verir. Bu nedenle hastalar çoğunluğu yakalandığında ileri evrelere ulaşılmış olmaktadır. Erken teşhis edildiğinde ise tamamen iyileşme sağlanabilmektedir. Bu nedenle toplumsal bilinçlenme mide kanserinin önlenmesi ve tedavisinde çok önemlidir. Belli aralıklarla kontrol olmak ve endoskopi yaptırmak erken teşhiste çok önemlidir.” şeklinde konuştu. 

17 Aralık 2019 Salı

“DR. KALKO İLE HAYATI ERTELEME” BEYAZ TV’DE BAŞLIYOR…




Başarılı Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Yusuf Kalko sıra dışı bir programla izleyici ile buluşmaya hazırlanıyor. Beyaz TV ekranlarında cumartesi günleri saat 12:00’de yayınlanacak olan “Dr. Kalko ile Hayatı Erteleme” programında başarılı cerrahın gerçekleştirdiği sıra dışı ameliyatlardan ve yaşama dönüş hikayelerinden kesitler yer alacak.
Mesleğinde olduğu kadar televizyonculukta da başarılı işlere imza atan Prof. Dr. Yusuf Kalko geçtiğimiz yıl TV 8’de yayınlanan “Doktor Konseyi” programının moderatörlüğünü yürütmüştü.

4 Aralık 2019 Çarşamba

DR. KALKO GELİŞTİRDİĞİ TEKNİKLERİ AZERİ MESLEKTAŞLARINA ANLATACAK...


Yaptığı başarılı ameliyatlar ile hem Türkiye'de hem de pek çok yabancı ülkede gündem olan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko Azerbaycanlı meslektaşları ile buluşmaya hazırlanıyor. Dr. Kalko 13 Aralık tarihinde Azerbaycan Tıp Üniversitesinde gerçekleşecek konferansta damar cerrahisi alanında geliştirdiği teknikleri Azeri meslektaşları ile paylaşacak. 
Başarılı cerrah geliştirdiği İnme Cerrahisi yöntemi ve Hibrit Yöntemlerle inme hastalığının cerrahi tedavisinde önemli aşamalar kat etti. Yine Minimal İnvaziv Damar Cerrahisi yöntemlerini kullanarak geliştirdiği tekniklerle tıkalı bacak damarları, diyabetik ayak, aort anevrizmaları, Buerger gibi pek çok damar hastalığında başarılı ameliyatlara imza atıyor.